Dahili Karisikliklara Son
Müslümanlarla Kureyşliler arasında cereyan eden ilk Bedir gazasında zafer kat'î surette müminlere teveccüh edip küffar hezimeti kahkaharîyeye uğrayınca Kureyşliler bundan son derece müteessir ve manen perişan olmuşlardır. Bundan maada Medinedeki Yahudiler fesat, iki yüzlülük ve hainliklerden ötürü sürgün edilip bazılariyle sözleşmeler akdedildiğinden müslümanların kuvvetleri artmış, mevcudiyetleri rasanet kesbetmiştir. Kureyşlilerin ise dahilî karışıklıkları durmuyor ve Bedir gazasının acısı içlerinden çıkmıyor, bunun öcünü almak için her türlü hazırlıklara başlamış bulunuyorlardı. Bundan Uhud cengi doğdu. Uhud gazası İslâm tarihinde başlı başına bir hususiyet ta şır, bu ilk mağlûbiyetimizdir. Buna sebep olarak da ok atıcıların verilen emir ve kumandaya aykırı hareket ettikleri gösterilebilir. Kureyşlilerin kazandıkları bu zafer, onların Bedir de uğradıkları mağlûbiyetin acısını silmiş ve onları sevince boğmuştur, Müslümanlar harbi kaybederek Medineye dönmüşlerdir. Orada düşmana karşı taa Hamra-ül Esed çengine kadar zaman zaman takipler yapmalarına rağmen kendilerini Uhud hezimetinin tesirinden sıyıramamışlardır. Müslümanların uğradıkları bu mağlûbiyet yüzünden Medine halkının birçoğu tavırlarını değiştirdiği gibi Arap kabilelerinin bazıları da gidişatını değiştirmiştir. Yahudilerle Dönmeler, Bedir harbinden ve müslümanların kendilerine gösterdikleri üstünlükten sonra Islâm hükümranlığına boyun eğmişler ve Medine haricindeki Arap kabileleri de müslümanların kuvvet ve kudretlerine karşı korkuya düşmüşlerdi. Fakat Uhud harbinden sonra bu vaziyet tamamen değişmiştir. Öyle ki Medine haricindeki Arap kabileler Peygambere muhalefet etmeğe ve baş kaldırmağa kadar gittiler. Medinedeki Yahudilerle Dönmeler de düşmanlık eseri göstermekten kendilerini alamamışlardır. Hazreti Peygamber Medinedeki halkla, hariçteki kabileler hakkında malûmat almağa ve müslümanların şeref ve itibarlarını iade etmek için gayret sarfetmeğe başladılar. Uğradıkları mağlûbiyetin sebeplerini izaleye çalıştılar. Müslümanları küçük düşürmek ve onlardan öç almak isteyen düşmanları tepelemeğe hazırlandılar. Uhud cengi üzerinden bir ay geçmişti. Esed oğulları kabilesinin, Medine etrafında otlamakta olan müslümanların koyunlarını yağma etmek için hücuma hazırlandığı öğrenilince onlardan evvel davranmak ve baskın yapmak için Abdülesed oğlu Ebu Selme'yi nezdine celb ile yüz elli kişilik bir kuvveti onun emir ve kumandasına verdi. Bu rnücahidler arasında Cerrah oğlu Ebu Ubeyde ve Ebu Vakkas oğlu Sa'd ile Hadir oğlu Esid gibi mümtaz kahramanlar bulunuyordu. Cenabı Peygamber bunlara geceleri yürüyüp gündüzleri gizlenmeyi ve işlek olmayan yollardan gitmelerini emretti ki bu suretle kimsenin haberi olmadan düşmana ansızın basılsın Ebu Selme, Esed o ğulları kabilesine doğru yürüdü. Sabahın alaca karanlığında onları kuşatarak hücuma geçti. Kabileyi mağlûp ve tarumar ederek bir çok «ganimet» ve zaferle Medineye avdet etti ki, bu zafer müslümanların şeref ve itibarını iade etmiş ve onların kahramanlık ve fedakârlıklarını isbat etmiştir.
Bundan sonra, S üfyan el Hezeli oğlu Halid'in Medineyi basmak için halkı toplamakta olduğu Peygamber tarafından haber alındığından, işin aslını öğrenmek için Enis oğlu Abdulahı vazifelendirmiştir. Abdullah Halid'in nezdine gitti. Halid, sen kimsin diye ona seslendiği vakit, Abdullah şu mukabelede bulundu :
�� Ben Araplardan biriyim. Senin Muhammed'e karşı asker topladığım işittim. Bunun için geldim. Deyince Halici; Medineyi basmak için insan topladığını gizlememiştir. Abdullah Halîd'in yalnız başına olduğunu fırsat bilerek onunla yola çıktı. Yolu uzattı, fırsat kolluyordu. Bu fırsat çıkınca Halid'in üzerine saldırarak onu öldürdü. Medineye avdet ederek keyfiyeti Peygambere bildirdi. Onun ölümünden sonra kabilesi, tabiatiyle boş durmamıştır. Peygamberimiz de onlara haber göndererek uslu oturmadıkları takdirde kendilerini tedip edeceğini bildirerek kendilerini yerlerinde mıhlamış ve şerlerinden emin olmuştur. Bununla beraber alınan tedbirler Arapları hareketten alıkoymuş ve Uhud gazasında uğranılan mağlûbîyetin izleri silinerek Medine dışındaki Urban müslümanlara ehemmiyet ve kıymet vermeğe mecbur kalmıştır.
Hezil kabilesine kom şu bulunan diğer bir aşiretten birkaç kişi Peygambere gelerek : Aramızda müslümanlar var. İslâmiyetin esaslarını ve vazifelerini Öğretmek için arkadaşlarınızdan bir kaç kişiyi bizimle birlikte gönderiniz de bize Kur'an okutsunlar dediler. Bunun üzerine eshabdan altı kişi bu işle vazifeli kılındı. Bunlar Reci' denilen mevkie gelince suikasta uğradılar. Kendileriyle birlikte oraya giden Araplar Hezil halkını çağırarak bunların üzerine saldırtmıştır. Kılınçlariyle kendilerini müdafaa eden bu altı müslümandan üçü şehid edilm i ş diğer üçü esir olmuştur. Bunlar Mekke halkına satılmak, üzere yola çıkarılmıştır, içlerinden biri muhafızların dalgınlığından istifade ederek ellerindeki bağları çözmüş ve kılıncına sarılmış ise de muvaffak olamamış o da sehid edilmiş, diğer iki esir Mekkelilere satılmıştır. Bu iki müslümandan biri olan Zeydi, Ümmiye oğlu Safvan'm babası; Halef oğlu Ümmiyenin yerine öldürmek için satın almıştır. Bu zat tam öldürüleceği sırada Ebu Süfyan kendisine şu suali tevcih etti:
Ey Zeyd; Allah ını sever isen söyle, şimdi Muhammed senin yerinde olarak boynu vurulup da sen de çoluk çocuğunun yanında olmaklığını ister misin?
Zeyd cevap verdi:
�� Vallahi, şimdi Muhammed'in benim yerimde, benim de çoluk çocuğumun yanında olmaklığım söyle dursun onu gül dikeniyle dahi incitmek istemem dedi. Ebu Süfyan hayretler içinde kaldı : Muhammed'in eshabının kendisini sevdikleri kadar samimî bir muhabbete asla şahit olmadım dedi ve sonra. Zeyd Öldürüldü.
İkincisine gelince: Onun da ismi Habib Mahbus idi. Kendisini asmak için dar ağacına çıkardıkları vakit:
�- İki rek'at namaz kılmaklığıma müsaade buyurunuz dedi. İzin verdiler. Usulü dairesinde tam ve sakin olarak iki rek'at namaz kıldı. Sonra hazuruna dönerek:
�� İyi bilin ki, vallahi ölümden korkarak işi uzattı demenizden çekinmese idim daha çok namaz kılacaktım dedi. Onu d a dar a ğacına çıkardıkları vakit hısım gibi bir bakışla şöyle feryad etti:
«Allahım! Sayıları sence malûm. Onları darma dağınık et, kendilerinden kimseyi sağ bırakma!..» Bu ses orada bulunanları titretti. Onu da öldürdüler.
Cenab ı Peygamber ve bütün müslümanlar bu altı kişinin ölümünden ziyadesiyle müteessir oldular. Hezil kabilesinin Müslümanlara oynadığı bu kahbe oyun kederleri arttırdı. Resulu Ekrem bu hâdise üzerinde durmuş ve düşünmeğe başladığı sırada mızrak oyunlarında şöhret sahibi Malik oğlu Ebu Bera Âmir yanına geldi. Peygamber kendisine rnüslüman olmasını teklif etmiştir. Bunu kabul etmemekle beraber muslumanlığa karşı muhalefet de göstermemiş ve şunları söylemiştir:
Necitlileri İslama davet için bazı kimseleri gönderirisen, müslüman olacaklar. Fakat Hazreti Peygamber Hezil kabilesinin oynadığı kancık oyunu düşündüğünden bu teklife itibar etmemiştir. Fakat Ebu Berâ bu vazife için göndereceği insanları kendisinin koruyacağını temin ve tekeffül ederek Resulullahı ikna etti. Ebu Berâ sözüne inanılır, teminatına güvenilir, kahpelik yapmaz bir adam olduğundan Peygamber, Ömer oğlu Münzir'i kırk seçkin müslümanla Necide gönderdi. Bunlar Muavne kuyusu konak yerine kadar gittiler. Orada durarak içlerinden bir elçi ile Tafil oğlu Âmir'e bir yazı gönderdiler. Amir mektuba bakmadan elçiyi kati etmiş ve öteki müslümanları da öldürmek için Amirlileri çağırmış ise de bu emri kimse dinlememiş, mertliklerini göstermişler ve Ebu Berâ'ın himayesini tanımışlardır. Âmir bunun üzerine diğer kabileleri çağırarak müslümanlan konakladıkları yerde kuşatmıştır. Müslümanlar bunları görünce kılınçlarını çekerek onlarla döğüşmüşler, teslim olmayarak son neferlerine kadar şehid olmuşlardır. İçlerinden ancak iki kişi kurtulabilmiştir. Bu hâdiseden de gerek Hazreti Peygamber, gerekse diğer müslümanlar büyük üzüntü duymuşlardır. Cenabı Peygamber bu hâdiseleri ve Arapların halini düşünerek onları yola getirmek ve müslümanlara hürmet etmelerini temin edecek çareleri aradı. Bu sırada, cereyan eden hâdiselerin Medine içinde de fena tesirlerini dikkate alarak evvelâ dahilî işlerle uğraşılması ve bu işler yoluna konduktan sonra hariçteki Arap meseleleriyle meşgul olmasında karar kılındı. Gerek Medine dahilinde, gerekse Uhud cengi ve Reci' mahalli ile Muavne kuyusu konağında maruz kalınan suikastlar Dönmeler ve Yahudiler nezdinde müslümanların itibarını azaltmış ve bütün bunlar Peygamberimizin nelere maruz bulunduğunu göstermiştir.
Resul-i Ekrem, kar şı taraflara peyderpey fırsat vererek onların iç yüzlerini ve kendisine karşı tasavvur ettikleri suikastların açığa vurulmasını sağladı. Bu defa yine esbabından Müslime oğlu Muhammed'i Benî Nadîr Yahudilerine gönderdi ve şu talimatı verdi :
«Onlara deki : Beni size Allahın Peygamberi gönderdi. Aramızdaki ahidleri, kurmuş olduğunuz hain tuzaklarla bizzat sizler bozdunuz. Sizlere Resulullah on gün mühlet veriyor. Bu müddetin hitamında burada görülecek olanların boyunları vurulacaktır.»
Nad îr oğulları çıkıp gitmeğe hazırlanırken Ebi oğlu Abdullah, bu emre itaat etmemelerini söylediği gibi Ahtab oğlu Hay de kendi kalelerinde kalabileceklerini söyleyerek onları cesaretlendirdi. Bu Yahudilerin aradan on gün geçtiği hâlde yerlerini terk etmedikleri görülünce Hazreti Peygamber onlarla harp ederek sıkıştırdı. Bunun üzerine mallarına ve çoluk çocuklarına dokunulmayacağına dair söz verilirse çıkıp gideceklerini bildirdiler. Cenabı Peygamber de kâfi miktarda erzak ve içecek su ve herkese bir deve verilmek ve bundan başka bir şey almamak şartiyle onlarla sulh akteddi. Onlar da çıkıp gittiler. Arkalarında bıraktıkları arazi ve hurmalıklarla mahsulleri ve silâhlan Müslümanlara harp ganimeti olarak kaldı. Resul-i Ekrem bu ganimetleri yalnız muhacirlere dağıtıp ensara bir şey vermedi. Ensardan yalnız Ebu Deccanı ve Hayif oğlu Seni gibi fakir olan iki kişiye de hisse verdi.
Nad îr oğullarının yerlerinden koğulmaları ve şehirlerinden uzak kalınmak Peygamberin dahilî siyasetini takviye etti. Müslümanların itibarı yükseldi. Bundan sonra dış siyasete bir istikamet vermek sırası geldi. Uhud savaşının üzerinden bir yıl geçmişti. Ebu Süfyan: «Uhud mağlûbiyeti, biz Kureyşlilerin Bedir gazasındaki mağlûbiyetimizin intikamıdır, gelecek yıl onlarla görüşürüz» demişti. Bu söz hatırlanarak Ebu Süfyan'a karşı bir sefer tertibini zarurî kılıyordu. Bu sebeple Müslümanlar mükemmel bir surette hazırlandılar. Sonra Hazreti Peygamber Medinede Sulul oğlu Abdullahın oğlu Abdullahı vekil b ırakarak sefere çıktı. Bedirde konakladılar ve harp etmek üzere Kureyşlileri orada beklediler. Kureyşliler Ebu Süfyan kumandasında ve iki bin kişiden fazla bir kuvvetle Mekkeden çıktılar. Fakat geri döndüler. Cenabı Peygamber sekiz gün onları Bedir mevkiinde bekledi, geri döndüklerini haber aldı. Bedir'de kaldıkları sekiz gün içinde Müslümanlar ticaret yaparak kazançlar elde ettiler ve böylece Medine'ye döndüler. Bu çarpışmadan harp kazanılmış bir zafer idi.
Bundan sonra Resul ü Ekrem Necidde Gatfan kabilesi üzerine yürüdü. Bunların cümlesi firar ettiler. Bıraktıkları mallarla kadınlarını Müslümanlar ganimet olarak alıp Medineye döndüler. Bundan sonra Şam ile Hicaz arasında bulunan Dumatül Cendel mevkiinde zaman zaman ticaret kervanlarına tecavüz eden kabileler üzerine yürümüş ise de onlar da korkudan mallarını bırakıp kaçtılar. Bu suretle Müslümanlar ganimetler ve zaferler kazanarak Medine'ye avdet ettiler.
İste böylece Peygamberin Medine haricînde yapmış oldukları akınlar ve Medinedeki İslâhat ile �İslâm Devletinin� Urban ve yahudiler nezdinde itibarı arttı. Uhud mağlûbiyetinin, acısı yok oldu.
* * *
Bundan sonra, S üfyan el Hezeli oğlu Halid'in Medineyi basmak için halkı toplamakta olduğu Peygamber tarafından haber alındığından, işin aslını öğrenmek için Enis oğlu Abdulahı vazifelendirmiştir. Abdullah Halid'in nezdine gitti. Halid, sen kimsin diye ona seslendiği vakit, Abdullah şu mukabelede bulundu :
�� Ben Araplardan biriyim. Senin Muhammed'e karşı asker topladığım işittim. Bunun için geldim. Deyince Halici; Medineyi basmak için insan topladığını gizlememiştir. Abdullah Halîd'in yalnız başına olduğunu fırsat bilerek onunla yola çıktı. Yolu uzattı, fırsat kolluyordu. Bu fırsat çıkınca Halid'in üzerine saldırarak onu öldürdü. Medineye avdet ederek keyfiyeti Peygambere bildirdi. Onun ölümünden sonra kabilesi, tabiatiyle boş durmamıştır. Peygamberimiz de onlara haber göndererek uslu oturmadıkları takdirde kendilerini tedip edeceğini bildirerek kendilerini yerlerinde mıhlamış ve şerlerinden emin olmuştur. Bununla beraber alınan tedbirler Arapları hareketten alıkoymuş ve Uhud gazasında uğranılan mağlûbîyetin izleri silinerek Medine dışındaki Urban müslümanlara ehemmiyet ve kıymet vermeğe mecbur kalmıştır.
Hezil kabilesine kom şu bulunan diğer bir aşiretten birkaç kişi Peygambere gelerek : Aramızda müslümanlar var. İslâmiyetin esaslarını ve vazifelerini Öğretmek için arkadaşlarınızdan bir kaç kişiyi bizimle birlikte gönderiniz de bize Kur'an okutsunlar dediler. Bunun üzerine eshabdan altı kişi bu işle vazifeli kılındı. Bunlar Reci' denilen mevkie gelince suikasta uğradılar. Kendileriyle birlikte oraya giden Araplar Hezil halkını çağırarak bunların üzerine saldırtmıştır. Kılınçlariyle kendilerini müdafaa eden bu altı müslümandan üçü şehid edilm i ş diğer üçü esir olmuştur. Bunlar Mekke halkına satılmak, üzere yola çıkarılmıştır, içlerinden biri muhafızların dalgınlığından istifade ederek ellerindeki bağları çözmüş ve kılıncına sarılmış ise de muvaffak olamamış o da sehid edilmiş, diğer iki esir Mekkelilere satılmıştır. Bu iki müslümandan biri olan Zeydi, Ümmiye oğlu Safvan'm babası; Halef oğlu Ümmiyenin yerine öldürmek için satın almıştır. Bu zat tam öldürüleceği sırada Ebu Süfyan kendisine şu suali tevcih etti:
Ey Zeyd; Allah ını sever isen söyle, şimdi Muhammed senin yerinde olarak boynu vurulup da sen de çoluk çocuğunun yanında olmaklığını ister misin?
Zeyd cevap verdi:
�� Vallahi, şimdi Muhammed'in benim yerimde, benim de çoluk çocuğumun yanında olmaklığım söyle dursun onu gül dikeniyle dahi incitmek istemem dedi. Ebu Süfyan hayretler içinde kaldı : Muhammed'in eshabının kendisini sevdikleri kadar samimî bir muhabbete asla şahit olmadım dedi ve sonra. Zeyd Öldürüldü.
İkincisine gelince: Onun da ismi Habib Mahbus idi. Kendisini asmak için dar ağacına çıkardıkları vakit:
�- İki rek'at namaz kılmaklığıma müsaade buyurunuz dedi. İzin verdiler. Usulü dairesinde tam ve sakin olarak iki rek'at namaz kıldı. Sonra hazuruna dönerek:
�� İyi bilin ki, vallahi ölümden korkarak işi uzattı demenizden çekinmese idim daha çok namaz kılacaktım dedi. Onu d a dar a ğacına çıkardıkları vakit hısım gibi bir bakışla şöyle feryad etti:
«Allahım! Sayıları sence malûm. Onları darma dağınık et, kendilerinden kimseyi sağ bırakma!..» Bu ses orada bulunanları titretti. Onu da öldürdüler.
Cenab ı Peygamber ve bütün müslümanlar bu altı kişinin ölümünden ziyadesiyle müteessir oldular. Hezil kabilesinin Müslümanlara oynadığı bu kahbe oyun kederleri arttırdı. Resulu Ekrem bu hâdise üzerinde durmuş ve düşünmeğe başladığı sırada mızrak oyunlarında şöhret sahibi Malik oğlu Ebu Bera Âmir yanına geldi. Peygamber kendisine rnüslüman olmasını teklif etmiştir. Bunu kabul etmemekle beraber muslumanlığa karşı muhalefet de göstermemiş ve şunları söylemiştir:
Necitlileri İslama davet için bazı kimseleri gönderirisen, müslüman olacaklar. Fakat Hazreti Peygamber Hezil kabilesinin oynadığı kancık oyunu düşündüğünden bu teklife itibar etmemiştir. Fakat Ebu Berâ bu vazife için göndereceği insanları kendisinin koruyacağını temin ve tekeffül ederek Resulullahı ikna etti. Ebu Berâ sözüne inanılır, teminatına güvenilir, kahpelik yapmaz bir adam olduğundan Peygamber, Ömer oğlu Münzir'i kırk seçkin müslümanla Necide gönderdi. Bunlar Muavne kuyusu konak yerine kadar gittiler. Orada durarak içlerinden bir elçi ile Tafil oğlu Âmir'e bir yazı gönderdiler. Amir mektuba bakmadan elçiyi kati etmiş ve öteki müslümanları da öldürmek için Amirlileri çağırmış ise de bu emri kimse dinlememiş, mertliklerini göstermişler ve Ebu Berâ'ın himayesini tanımışlardır. Âmir bunun üzerine diğer kabileleri çağırarak müslümanlan konakladıkları yerde kuşatmıştır. Müslümanlar bunları görünce kılınçlarını çekerek onlarla döğüşmüşler, teslim olmayarak son neferlerine kadar şehid olmuşlardır. İçlerinden ancak iki kişi kurtulabilmiştir. Bu hâdiseden de gerek Hazreti Peygamber, gerekse diğer müslümanlar büyük üzüntü duymuşlardır. Cenabı Peygamber bu hâdiseleri ve Arapların halini düşünerek onları yola getirmek ve müslümanlara hürmet etmelerini temin edecek çareleri aradı. Bu sırada, cereyan eden hâdiselerin Medine içinde de fena tesirlerini dikkate alarak evvelâ dahilî işlerle uğraşılması ve bu işler yoluna konduktan sonra hariçteki Arap meseleleriyle meşgul olmasında karar kılındı. Gerek Medine dahilinde, gerekse Uhud cengi ve Reci' mahalli ile Muavne kuyusu konağında maruz kalınan suikastlar Dönmeler ve Yahudiler nezdinde müslümanların itibarını azaltmış ve bütün bunlar Peygamberimizin nelere maruz bulunduğunu göstermiştir.
Resul-i Ekrem, kar şı taraflara peyderpey fırsat vererek onların iç yüzlerini ve kendisine karşı tasavvur ettikleri suikastların açığa vurulmasını sağladı. Bu defa yine esbabından Müslime oğlu Muhammed'i Benî Nadîr Yahudilerine gönderdi ve şu talimatı verdi :
«Onlara deki : Beni size Allahın Peygamberi gönderdi. Aramızdaki ahidleri, kurmuş olduğunuz hain tuzaklarla bizzat sizler bozdunuz. Sizlere Resulullah on gün mühlet veriyor. Bu müddetin hitamında burada görülecek olanların boyunları vurulacaktır.»
Nad îr oğulları çıkıp gitmeğe hazırlanırken Ebi oğlu Abdullah, bu emre itaat etmemelerini söylediği gibi Ahtab oğlu Hay de kendi kalelerinde kalabileceklerini söyleyerek onları cesaretlendirdi. Bu Yahudilerin aradan on gün geçtiği hâlde yerlerini terk etmedikleri görülünce Hazreti Peygamber onlarla harp ederek sıkıştırdı. Bunun üzerine mallarına ve çoluk çocuklarına dokunulmayacağına dair söz verilirse çıkıp gideceklerini bildirdiler. Cenabı Peygamber de kâfi miktarda erzak ve içecek su ve herkese bir deve verilmek ve bundan başka bir şey almamak şartiyle onlarla sulh akteddi. Onlar da çıkıp gittiler. Arkalarında bıraktıkları arazi ve hurmalıklarla mahsulleri ve silâhlan Müslümanlara harp ganimeti olarak kaldı. Resul-i Ekrem bu ganimetleri yalnız muhacirlere dağıtıp ensara bir şey vermedi. Ensardan yalnız Ebu Deccanı ve Hayif oğlu Seni gibi fakir olan iki kişiye de hisse verdi.
Nad îr oğullarının yerlerinden koğulmaları ve şehirlerinden uzak kalınmak Peygamberin dahilî siyasetini takviye etti. Müslümanların itibarı yükseldi. Bundan sonra dış siyasete bir istikamet vermek sırası geldi. Uhud savaşının üzerinden bir yıl geçmişti. Ebu Süfyan: «Uhud mağlûbiyeti, biz Kureyşlilerin Bedir gazasındaki mağlûbiyetimizin intikamıdır, gelecek yıl onlarla görüşürüz» demişti. Bu söz hatırlanarak Ebu Süfyan'a karşı bir sefer tertibini zarurî kılıyordu. Bu sebeple Müslümanlar mükemmel bir surette hazırlandılar. Sonra Hazreti Peygamber Medinede Sulul oğlu Abdullahın oğlu Abdullahı vekil b ırakarak sefere çıktı. Bedirde konakladılar ve harp etmek üzere Kureyşlileri orada beklediler. Kureyşliler Ebu Süfyan kumandasında ve iki bin kişiden fazla bir kuvvetle Mekkeden çıktılar. Fakat geri döndüler. Cenabı Peygamber sekiz gün onları Bedir mevkiinde bekledi, geri döndüklerini haber aldı. Bedir'de kaldıkları sekiz gün içinde Müslümanlar ticaret yaparak kazançlar elde ettiler ve böylece Medine'ye döndüler. Bu çarpışmadan harp kazanılmış bir zafer idi.
Bundan sonra Resul ü Ekrem Necidde Gatfan kabilesi üzerine yürüdü. Bunların cümlesi firar ettiler. Bıraktıkları mallarla kadınlarını Müslümanlar ganimet olarak alıp Medineye döndüler. Bundan sonra Şam ile Hicaz arasında bulunan Dumatül Cendel mevkiinde zaman zaman ticaret kervanlarına tecavüz eden kabileler üzerine yürümüş ise de onlar da korkudan mallarını bırakıp kaçtılar. Bu suretle Müslümanlar ganimetler ve zaferler kazanarak Medine'ye avdet ettiler.
İste böylece Peygamberin Medine haricînde yapmış oldukları akınlar ve Medinedeki İslâhat ile �İslâm Devletinin� Urban ve yahudiler nezdinde itibarı arttı. Uhud mağlûbiyetinin, acısı yok oldu.
* * *
Tarih Boyunca İslam Hakimiyeti
- MEVZUA GIRMEDEN
- BASLARKEN
- Ashabin Kitlelesmesi
- Davetin Yürümesi
- Davete Karsi Mukavemet
- Islam Davetinin Siddetlenmesi
- Davet Devrelerinde Iki Safha
- Intisar Sahasinin Genislemesi
- Birinci Akabe Biati
- BEDIR GAZASI
- Bir Kabilenin Sürülmesi
- Dahili Karisikliklara Son
- Ahzap Cengi
- Hudeybiye Andlasması
- Hayber Cengi
- Mö'te Savasi
- Mekke'nin Zabti
- Huneyn Gazvesi
- Tebük Harbi
- Arabistanda Islam Hakimiyeti
- Islam Devletine Karsi Yahudiler
- Islam Hakimiyetinin Devami
- Islam idaresinin Iç Siyaseti
- Îslam Hakimiyetinin Dıs Siyaseti
- Tek Bir Medeniyet Dairesine..
- Zaafa Ugratan Sebebler
- Islam Devletinin Inhilali
- Misyonerlik Faaliyeti
- BUGÜNKÜ VAZIFEMIZ
- HÜLÂSA