masal
Altın Kozalaklı Gümüş Selvi
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, hiç çocuğu olmayan bir kadın varmış.
Çocuğu çok sevdiğinden kendisini avutmak için bir tahta parçası üzerine kömürle kaş göz yapmış, bunu bezlere sarmış, salıncağa koyarak sallamaya başlamış.
Artık her gün salıncağın başında oturuyor, oradan hiç ayrılmıyormuş. Kocası akşamüzeri eve geldiği zaman yiyecek yemek bulamadığı gibi evi süpürülmemiş, hiçbir işe bakılmamış buluyormuş.
Nihayet bir gün canı sıkılmış, karısına demiş ki:
Yeşil Kuş
Yeşil Kuş
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir padişahın güzel bir kızı varmış. Günlerden bir gün, zengin bir adamın oğlu padişahtan kızını istemiş. Her iki taraf iyice görüşüp konuştuktan sonra, padişah, zengin adamın oğlunu damatlığa kabul etmiş.
Bir zaman sonra kırk gün, kırk gece düğün yapılmış, iki genç evlenmiş. Evlendikleri gece, delikanlı kızın kendisini sevip sevmediğini anlamak için bir deneme yapmış: Bir altın tabağın içinde beyaz üzüm, bir gümüş tabağın içine de kara üzüm koyarak, karısına demiş ki:
Aslan Payı
Aslan Payı
Evvel zaman içinde bir gün,
Kısrak, keçi ve kız kardeşleri koyun
Bir aslanla birlik olmuşlar.
Yaman bir aslanmış bu, çevrenin derebeyi.
Kazançta da, kayıpta da ortağız demişler.
Ertesi gün bir geyik düşmüş nasılsa
Keçinin kurduğu ağlara.
Hemen ortaklarına haber salmış keçi.
Toplanmışlar hemen ve aslan
Pençeleriyle sayıp ortakları tek tek
-Dört kişiyiz, demiş bu avı paylaşacak.
Der demez de dörde bölüvermiş geyiği.
Birinci parçayı kendine ayırmış, tabii
Aslan payı olarak:
-Bu parça benim, demiş, biliyorsunuz neden;
Benim adım aslan da ondan.
Ağustosböceği ile Karınca
Agustosböceği İle Karınca
Ağustosböceği bütün yaz
Saz çalmış, türkü söylemiş.
Karakış birden bastırınca
Şafak atmış zavallıda;
Bir şey bulamaz olmuş yiyecek:
Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne bir sinek.
Gitmiş komşusu karıncaya:
— Aman kardeş, demiş, hâlim fena; Bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim,
Hem de faizi maiziyle; Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama Eli sıkıdır: Can verir, mal vermez.
— Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız?
Kurt İle Köpek
Kurt İle Köpek
Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış. Hasta ve çok zayıflamış olan kurt, ayakta zor durabiliyormuş. Köpek kurdun bu haline çok üzülmüş. "Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?" demiş. "Herkes bizi düşman bilse de, biz uzaktan akrabayız. Doğrusu sana yardım etmek isterim."
"Hiç sorma." demiş kurt. "Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım. Şimdi iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık. Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık."
Tavşan İle Kurbağa
Tavşan İle Kaplımbağa
Tavşan ikide bir böbürleniyor:
-Kimse benden hızlı koşamaz, diyormuş. Sonunda kaplumbağa dayanamamış:
-İstersen yarışalım, demiş.
Koşuya başlamışlar. Tavşan epeyce yol aldıktan sonra, "Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?" diye düşünmüş.
-Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim, demiş. Uyuyakalmış.
Kaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş, hiç dinlenmeden yol almış.
Karga ile Tilki
Karga İle Tilki
Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları,merhaba!
Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
Keyfinden . aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını,düşürdü nevalesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size güzel bir ders vereceğim:
Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir,
Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.”
Öküz Olmak İsteyen Kurbağa
Öküz Olmak İsteyen Kurbağa
Bir varmis, bir yokmus evvel zaman içinde kalbur saman içinde öküz olmak isteyen bir kurbaga çikmis karsimiza:
Kurbaga bir öküz görmüs çayirda, o kadar hoslanmis ki, bayilmis boyuna posuna. Kendisine baksaniz, boyu yumurta kadar ama kurbaga bu anlamaz ki , ille de öküze benzeyecek. Öküze bakmis kabarmis, kabardikça sismis., ikinmis, sikinmis , gerilmis. Bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmis. Esine sormus:
- Nasil hanim öküz kadar oldum mu ?
Hanimi söyel bir sagdan bakmis, birde soldan:
- Nerdeee ? demis .
Kurbaga daha bir hirslanmis
İki katır
İki Katır
İki katır yürüyormuş yan yana,
Biri yulaf yüklüymüş, biri para:
Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
Koca bir heybe dolusu mangır.
Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,
Başı havalarda,
Boynunda çıngırak şıngır mıngır:
Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
Derken eşkıyalar sökün etmiş;
Doğru vergi katırının üstüne tabii...
Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.
Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.
İşte o zaman ağlamış katır,
Ve dert yanmış tanrılara:
Kurtla Kuzu
Kurtla Kuzu
Kim daha güçlüyse hep odur haklı; İnanmayan dinlesin bu masalı.
Kuzunun biri su içiyormuş Pırıl pırıl bir dereden. Aç bir kurt çıkagelmiş yukardan, Av peşinde besbelli.
— Vay, . demiş öfkeyle; Sen kim oluyorsun da, Suyumu bulandırıyorsun benim? Şimdi anlatırım ben sana.
— Aman efendim, demiş kuzu; Kızmayın da bir bakın nerdeyim. Ben nasıl bulandırırım suyunuzu, Akıntı benden yana.
Siz yukardasınız.
Ben yirmi adım aşağıda.
— Onu bunu bilmem, demiş canavar; Bulandırıyorsun işte, o kadar.
Hem dahası var, hımbıl:
Sen bana küfretmişsin geçen yıl.