Pusu ve Gercekler
Güneş ufuklardan sıyrılmış, aydınlık azalmıştı. Alacakaranlıkta vadiye saptı ve atını yavaşlattı. Çimenli bir yoldan ağır ağır karargâha vardı. Cebinden zarfı çıkardı. Kumandanın çadırına doğru ilerliyordu. İçine bir kurt, şüphe düşmüştü. Zarfa dikkatle baktı ve bir değişiklik gözüne çarptı. Bu zarf açılmış ve sonradan kapanmışa benziyordu. Gerçi bunu yeknazarda anlamak mümkün değildi, fakat öyleye benziyordu. O anda Adnan beyninden vurulmuşa döndü. Herşey gözünün önünde canlanır gibi oldu... Demek son içtiği şarabın verdiği sersemlik beyhude değilmiş. Şimdi bu şaraptan sonra daldığı ölüm uykusunu, etrafında dönen sahte aşk komedisini biraz anlar gibi oldu... Kendi kendine yavaş bir sesle ve dişlerini gıcırdatarak mırıldandı:
" Vay kahpe vay!,. Alacağın olsun!"
Alay kumandanı yaverinin getirdiği zarfı tetkik etmeden açtı. Esasen böyle bir şeye şimdiye kadar ihtiyaç olmamıştı. Kolordular gelen emirlere, talimatlara göz gezdirdi, ve asker yattıktan sonra birlik kumandanlarının çadırına çağırılmasını emretti. Adnan bilmeyerek ve istemeyerek vazifesini sûistimal ettiğinin farkına varılmadığına sevindi intikamını sabaha sakladı ve bölük kumandanlarını alay kumandanının çadırına davet etti.
* * *
Cephelerde büyük hazırlıklar vardı..İngilizler Gazze-Telli-şeria hattında büyük ve kati bir taarruza geçmek üzereydiler. Türk ordusu da bu vaziyete göre hazırlanmış, yeni vazifeler almıştı. Cephe baştan başa harekete gelmiş, canlanmıştı...
Ordular yeni bir savaşa hazırlanmış, süngüler bilenmiş, askerler kavgaya hazırlanmıştı.
* * *
Artık geceler gebe idi. Her sabah, büyük bir vak'a beklenmekteydi. Adnan o sabah gözünü açtığı zaman, henüz bir şey olmamıştı.
İkindiye doğru müsaid bulduğu bir zamanda bir sabit fikrin tesiri altında ağır ağır köye yollandı. Hem bazı noksanlarını satın alacak hem de yahudi kızından hesap soracaktı.
Köye doğru giden derenin başına geldiği zaman elinde boş kum torbasile bir askerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Bu, ilk defa Suzy'den ona mektup getiren arap idi.
" Efendim size bir mektup daha var."
" Kimden?"
" O kızdan."
Sert bir tavırla mektubu neferin elinden aldı ve okumağa başladı:
Sevgili Adnan!..
Seni bu akşam behemmehal bekliyorum. Hiç olmazsa on dakika için gel, fazla bekletmem. Sevgiler...
Genç Zabitin dişleri öfkeden birbirine geçmişti. Dik dik karşısındaki askere baktı ve tekrarladı:
" Hep sen mi görüyorsun bu kahpeyi?"
Sözünü bitirememişti. Dört nasırlı el, genç zabitin boğazına sarılmış, üç yahudi bir arap bedbaht çocuğu yere yatırmıştı.
" Alçaklar!.. Alçaklar!.."
Bu iki kelime gencin son sözleri oldu.
Hain casus kızının şehvet ateşinden kuvvet alan bu namertler asil, genç, kahraman Türk zabitine pusu kurarak onu namussuzca şehid etmişlerdi. Bu mübarek şehidin mübarek cesedi Tayyibe İsminde başka bir yahudi köyünün çalılıklarına gömülmüştü.
Sekizinci Ordu Divan Harbi hemen faaliyete geçti. Divan azaları ve alay zabitleri geceli gündüzlü çalıştılar. En küçük izler üzerinde yürüdüler. Köye sık sık giden neferleri sorguya çektiler. Alay zabitlerinden, alay yaverinin Suzy ile münasebetlerini öğrendiler ve bedbaht gencin cesedini Tayyibe Köyü'nün çalılıklarında bulup çıkardılar.
Suzy yakalandı, onunla beraber her iki Yahudi köyünden yirmiye yakın mücrim adaletin pençesine düştü. Casus kızın anası, babası da tevkif edildi. Katiller ve kaatil arap bu işi Suzy'nin aşkına âlet olarak ve rekabet hırsile yaptıklarım itiraf ettiler. Divanı Harb tahkikatının en şayanı dikkat noktasını bu esrarengiz cinayete yakayı ele veren iki Yahudi teşkil ediyordu. Mozes ve Hermut adında bulunan bu iki adam Hudeyra Köyü'nde bir dükkânda kırtasiye ve öteberi satmakta idiler. Bunlar görünüşte ne iyi kalpli, ne sevimli adamlardı. Zabitlerin hepsi bu iki adamı sever ve sayardı, bu adamlar çok zarif, tok gözlü, güler yüzlü, tatlı sözlü ve son derece cana yakın birer insan gibi gözüküyorlardı. Divanı Harp tahkikatı ve evlerinde yapılan araştırmalar bu heriflerin ingiliz istihbaratında memur ihtiyat zabitleri olduklarını meydana çıkardı. Bunlar, (Suzy Liberman'ın üç seneden beri bilhassa casusluk için yetiştirildiği ve kızın müstesna güzelliğiyle kabiliyetinin kendilerine çok yaradığını naçar itiraf ettiler.)
Diğer cususlar süt, yoğurt ve portakal satmak bahanesile seyyar hastaneler civarında ve cephe gerilerinde dolaşarak topladıkları malûmatı Mozes'le Hermut'a getirmekte idiler.
Suzy alay zabitanîyle münâsebet tesisin memur edilmiş ise de ancak Adnan'ı gözüne kestirdiği ve belki onu biraz da sevmiş olduğu anlaşılıyordu.
Hermut'ın bir iki defa kayıkla İngilizler tarafına gittiği ve birkaç defa da "Zimmarin" deki casusluk merkezine gönderildiği meydana çıktı. Caniler hapse tıkıldılar.
Suzy Divanı Harpteki ifadesinde hiçbir şey gizlemedi, inkâr etmedi. O sadece Adnan'ın Öldürülmesinden habersiz görünüyordu.
" Nasıl olur, sevdiğim genç ve güzel bir zabiti Öldürürüm. Hem onun ne günahı var ki..."
Suzy:
" Ben yanıldım, aldatıldım. Bu işe belki fena bir niyetle girmiştim fakat sonra o genci sevdim. O'na ben kıyamam, bu yalandır, iftiradır!.." diye tepirliyordu. Suzy bu ifadede ölünceye kadar ısrar etti.
* * *
" Vay kahpe vay!,. Alacağın olsun!"
Alay kumandanı yaverinin getirdiği zarfı tetkik etmeden açtı. Esasen böyle bir şeye şimdiye kadar ihtiyaç olmamıştı. Kolordular gelen emirlere, talimatlara göz gezdirdi, ve asker yattıktan sonra birlik kumandanlarının çadırına çağırılmasını emretti. Adnan bilmeyerek ve istemeyerek vazifesini sûistimal ettiğinin farkına varılmadığına sevindi intikamını sabaha sakladı ve bölük kumandanlarını alay kumandanının çadırına davet etti.
* * *
Cephelerde büyük hazırlıklar vardı..İngilizler Gazze-Telli-şeria hattında büyük ve kati bir taarruza geçmek üzereydiler. Türk ordusu da bu vaziyete göre hazırlanmış, yeni vazifeler almıştı. Cephe baştan başa harekete gelmiş, canlanmıştı...
Ordular yeni bir savaşa hazırlanmış, süngüler bilenmiş, askerler kavgaya hazırlanmıştı.
* * *
Artık geceler gebe idi. Her sabah, büyük bir vak'a beklenmekteydi. Adnan o sabah gözünü açtığı zaman, henüz bir şey olmamıştı.
İkindiye doğru müsaid bulduğu bir zamanda bir sabit fikrin tesiri altında ağır ağır köye yollandı. Hem bazı noksanlarını satın alacak hem de yahudi kızından hesap soracaktı.
Köye doğru giden derenin başına geldiği zaman elinde boş kum torbasile bir askerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Bu, ilk defa Suzy'den ona mektup getiren arap idi.
" Efendim size bir mektup daha var."
" Kimden?"
" O kızdan."
Sert bir tavırla mektubu neferin elinden aldı ve okumağa başladı:
Sevgili Adnan!..
Seni bu akşam behemmehal bekliyorum. Hiç olmazsa on dakika için gel, fazla bekletmem. Sevgiler...
Genç Zabitin dişleri öfkeden birbirine geçmişti. Dik dik karşısındaki askere baktı ve tekrarladı:
" Hep sen mi görüyorsun bu kahpeyi?"
Sözünü bitirememişti. Dört nasırlı el, genç zabitin boğazına sarılmış, üç yahudi bir arap bedbaht çocuğu yere yatırmıştı.
" Alçaklar!.. Alçaklar!.."
Bu iki kelime gencin son sözleri oldu.
Hain casus kızının şehvet ateşinden kuvvet alan bu namertler asil, genç, kahraman Türk zabitine pusu kurarak onu namussuzca şehid etmişlerdi. Bu mübarek şehidin mübarek cesedi Tayyibe İsminde başka bir yahudi köyünün çalılıklarına gömülmüştü.
Sekizinci Ordu Divan Harbi hemen faaliyete geçti. Divan azaları ve alay zabitleri geceli gündüzlü çalıştılar. En küçük izler üzerinde yürüdüler. Köye sık sık giden neferleri sorguya çektiler. Alay zabitlerinden, alay yaverinin Suzy ile münasebetlerini öğrendiler ve bedbaht gencin cesedini Tayyibe Köyü'nün çalılıklarında bulup çıkardılar.
Suzy yakalandı, onunla beraber her iki Yahudi köyünden yirmiye yakın mücrim adaletin pençesine düştü. Casus kızın anası, babası da tevkif edildi. Katiller ve kaatil arap bu işi Suzy'nin aşkına âlet olarak ve rekabet hırsile yaptıklarım itiraf ettiler. Divanı Harb tahkikatının en şayanı dikkat noktasını bu esrarengiz cinayete yakayı ele veren iki Yahudi teşkil ediyordu. Mozes ve Hermut adında bulunan bu iki adam Hudeyra Köyü'nde bir dükkânda kırtasiye ve öteberi satmakta idiler. Bunlar görünüşte ne iyi kalpli, ne sevimli adamlardı. Zabitlerin hepsi bu iki adamı sever ve sayardı, bu adamlar çok zarif, tok gözlü, güler yüzlü, tatlı sözlü ve son derece cana yakın birer insan gibi gözüküyorlardı. Divanı Harp tahkikatı ve evlerinde yapılan araştırmalar bu heriflerin ingiliz istihbaratında memur ihtiyat zabitleri olduklarını meydana çıkardı. Bunlar, (Suzy Liberman'ın üç seneden beri bilhassa casusluk için yetiştirildiği ve kızın müstesna güzelliğiyle kabiliyetinin kendilerine çok yaradığını naçar itiraf ettiler.)
Diğer cususlar süt, yoğurt ve portakal satmak bahanesile seyyar hastaneler civarında ve cephe gerilerinde dolaşarak topladıkları malûmatı Mozes'le Hermut'a getirmekte idiler.
Suzy alay zabitanîyle münâsebet tesisin memur edilmiş ise de ancak Adnan'ı gözüne kestirdiği ve belki onu biraz da sevmiş olduğu anlaşılıyordu.
Hermut'ın bir iki defa kayıkla İngilizler tarafına gittiği ve birkaç defa da "Zimmarin" deki casusluk merkezine gönderildiği meydana çıktı. Caniler hapse tıkıldılar.
Suzy Divanı Harpteki ifadesinde hiçbir şey gizlemedi, inkâr etmedi. O sadece Adnan'ın Öldürülmesinden habersiz görünüyordu.
" Nasıl olur, sevdiğim genç ve güzel bir zabiti Öldürürüm. Hem onun ne günahı var ki..."
Suzy:
" Ben yanıldım, aldatıldım. Bu işe belki fena bir niyetle girmiştim fakat sonra o genci sevdim. O'na ben kıyamam, bu yalandır, iftiradır!.." diye tepirliyordu. Suzy bu ifadede ölünceye kadar ısrar etti.
* * *
Suzi libermanın Hatıra Defteri
- ÖNSÖZ (M. Fazli Akkaya)
- SÖZ BASI (Cevat Rifat Atilhan)
- Alay yaveri Adnan Bey
- Çöller ve Filistin topraklari
- Suzy ve Adnan
- Agac Altinda Bulusma
- Köyün Kahvehanesi
- Rüya âleminin tatli hülyalari
- Gaflet ve Misafirperverlik(!)
- Casuslar Is Basinda
- Pusu ve Gercekler
- Casuslarin Son Dakikari
- Polonya'da Liseli Yahudi Kizi
- Hareketlilik Izleri
- Göç Planlari
- Israil'e Dogru Yolculuk
- Israil'in fedakâr kizlari!
- Casusluk Teskilatina Giris
- Dünya Savasi Kivilcimlari
- Türk Askeri Filistinde
- Muhterem Okuyucu..
- David'in Saltanati!
- Savas Kizisiyor
- Türk'ün Basarilari ve Hainler
- Dipnotlarlar