Dinin yeniden yorumlanması

Bazı okuyucularım,� Sende Batı saplantısı oluşmuş. Her olumsuzluğu dönüp dolaştırıp Batı�ya mal ediyorsun...� diyorlar. Evet, bu saplantı değil gerçeğin ta kendisidir. Kusura bakmasınlar, son zamanlarda temcid pilavı gibi tekrar gündeme getirilen, �İslamda Reform� �Kur�anın Çağdaş Tefsiri� �Dinin Yeniden Yorumlanması� �Dinlerarası Diyalog�gibi tartışmalar için de aynı şeyi söyleyeceğim. Diyanet İşleri Başkanı�nın, �Ben reform kelimesini kullanmadım, İslamın reforma ihtiyacı yok!� demesine rağmen, Diyaneti de kattılar bu kampanyaya. Hem de lokomotif görevi uygun görülerek. Kampanyanın ilgi görmesi için böyle olması planlandı.

Bütün bu çalışmaların gerçek sebebi şu: Dünya küçüldü. Herkes çeşitli vesilelerle gittiği yerlerde fikirlerini, inançlarını yaymakta. Türkiye AB�ye girdiğinde bu yayma işi daha da hızlanacak. Batı alemi, Hıristiyanlığın mensuplarını tatmin etmediğini, yeni bir inanç arayışı içinde olduklarını görüyor. Ya İslamiyet bu inanç boşluğunu doldurursa!.. Hıristiyanlık yok olursa!... İşte bütün korkuları bu...

Bunun için de İslamiyeti Hıristiyanlığa benzetmek istiyorlar. Nihaî maksatları İslamiyeti, dünya hayatına ait, emir ve yasakları olmayan felsefi bir sistem haline getirmek.. Bazı kesimlerce ikide bir gündeme getirilen Ahkam ayetlerini yok farzetme veya yeniden yorumlama gayretleri bunu göstermiyor mu? Böylece asli unsurları yok edilmiş bir İslamiyet cazibesini kaybedecek, Batı�da taraftar bulamayacak.

Bu işin belli mihrakların zorlamaları ile yapıldığının en büyük alameti de, dinin gerçek temsilcisi Müslüman halkın gündeminde bu çalışmaların olmamasıdır. O�nun dininden bir şikayeti asla yok. O, 1400 yıldan beri nasıl inanmışsa, nasıl yaşamışsa, bunu aynen devam ettiriyor. 14 asırdır dini taşıyıp bugünlere getirmesini de, yolunun doğruluğunun ispatı olarak görüyor.

Hal böyle olunca birilerinin onun adına, onun dinini kurtarma(!) gayretleri sırıtıyor. Bunlara sormak lazım: İslamiyet modern hayatta, bilimde, teknolojide ne yapmak istediniz de mani oldu? Telefona mı mani oldu, televizyona mı? Yoksa internete mi mani oldu?

Yok, maksat teknoloji değil, bizim yaptıklarımıza, yaşayışımıza din mani olmasın, haram helal sınırlaması getirmesin diyorsanız, bu Müslümanların işi değil, dinin sahibi yüce Allah koymuş bu kuralları. Dolayısıyla ne Müslümanların ne de reformcuların böyle bir yetkileri yok. Reformu, dinin yeniden yorumlanması görüşünü savunanlar zaten istedikleri gibi yaşıyorlar. Karışan da yok.

Burada bu işle uğraşanların karakter yapısı, niyetleri de önemli. Bunlar genelde �istisnalar hariç- dinle alakası olmayan, inançsız veya inançlı görünseler de dini yaşayışı olmayan kimseler. İnsan sormadan edemiyor: Zaten bu tarakta sizin beziniz yok, farzedelim ki din bozuldu, ilahi özelliğini kaybetti. Size ne zararı olacak? Sizin için değişen bir şey yok ki...

Yapılmak istenenler de bazı ip uçları veriyor: Dini daha iyi öğrenmek, daha iyi yaşamak maksadı ile çalışmalar yapılsa, bunları yapanların iyi niyetle yaptığı kanaatına varabiliriz. Fakat yapılanlar tam aksine, dinin emir ve yasaklarından nasıl kurtulunur, bunun peşindeler. Fıkıh kitapları yetmiyor bahanesi ile dinin temeli olan�fıkhı� yok etmek istiyorlar.

Mesela, namaz daha iyi bir şekilde nasıl kılınır, zekat nasıl verilir? Bunun çalışması yapılmıyor. Namaz nasıl kaldırılır, zekattan nasıl kurtulunur, bunun peşindeler. Düzce depreminde, Ramazan günü bir vatandaş, etkili yetkili meşhur bir din adamına soruyor: Felaketten dolayı yaşayışımız kısıtlı, bu şartlarda nasıl gusledip, nasıl abdest alalım, nasıl namaz kılalım? Sayın yetkili, şartlarının ne olduğunu bile sormadan, � Siz depremzedesiniz, gusletmeseniz de, namaz kılmasanız da, oruç tutmasanız da olur!" Sanki, dinin sahibi kendisiymiş gibi istediğini kaldırıyor, istediğini değiştiriyor. Televizyondan bizzat dinlemeseydim, başkası söyleseydi inanmazdım bu sözlere.

Kısacası, Müslüman halkımızın gündeminde, ne reform, ne çağdaş tefsir var. Yıllardır ikide bir ortaya atılan "İslamın çağa uydurulması" zırvalarına alışık. Bunun için böyle şeylerin konuşulmasına bile ihtiyaç duymuyor. İyi ki de bu konular halkımızın gündeminde değil. Eğer o da söylenenleri, yapılanları ciddiye alıp, ilgilense kafası iyice karışacak, inancından şüphe eder hale gelecek! Zaten bu kadar propagandaların sebebi de bu: �Şüphe�yi yerleştirebilmek. İnanıyorum ki, halkımız bu oyuna gelmeyecek. İslamiyetin Hıristiyanlaştırılması oyununu bozacak!