Ana cadde
Bütün ömrünü, Türk Milleti�nin iç ve dış düşmanları ile mücadelede geçiren, vatansever büyük fikir adamımız, S. Ahmet Arvasi Hoca�nın dinin �ana kaynakları� ve �reform� hakkındaki sözlerine yer vermek istiyorum.
Rahmetli, sohbetlerinde ve kitaplarında en çok Osmanlıdan bahsederdi. Osmanlıya karşı normalin üzerinde bir sevgisi vardı. Bu sevgi daha çok Türklerin, dine, ilave çıkarma yapmadan nakle dayalı olarak yaymalarından, saf inançlarından kaynaklanıyordu.
En çok üzerinde durduğu diğer bir konu da, �ana cadde�den ayrılmış dini cereyanlardı. Bunlara hiç müsamahası yoktu; hatta bunların çoğunu art niyetli, şunun bunun adına çalışan kimseler olarak kabul ederdi. Bu konularla ilgili sohbetlerinden ve kitaplarından derlediğim kısa bilgileri sunmak istiyorum bu vesile ile:
� Dinimizde, Kitab (Kur�an-ı kerim), Sünnet, İcmâ ve Kıyas, �İslâm�ın ana caddesini� tâyin eder. Müctehidler, bu �Ana cadde�de yürümeyi kolaylaştıran vazifeliler, onların içtihadları da birer �işaret taşı� veya �levhası� gibidir.
�İçtihad ediyorum� diye, bilerek veya bilmeyerek �muhalif yol tutan� ve bu suretle �Ana cadde�den çıkan sapıklara müctehid ve onların açtıkları �aykırı yollara� asla �mezheb� denmez. İslâm�da, bunlara �firak-ı dâlle� (sapık yollar ve kollar) denir.�
�Esef ile belirtelim ki, �firak-ı dâlle� arasında öyleleri vardır ki Kitab�a ve Sünnet�e dayanır gibi görünüp onları, içten yıkmaya çalışırlar yani, gizli �dîn düşmanlığı� ve tahribçiliği yaparlar...�
�İslâm dünyasında rastladığımız örnekleri ile �reformcular�, İslâmiyet�in özünü, temelini teşkil eden �Kitab�ı ve Sünnet�i� değiştirmek, Allah ve Resûlü�nün ortaya koyduğu dinî ölçü ve esasların �bir kısmını beğenmek� ve �bir kısmını beğenmemek� tavrı içinde çalışırlar. Onların tenkidleri, esasa yöneliktir. Onlar, inançlarımızı, ibadetlerimizi, yaşayışımızı ve işlerimizi, kendi cüce idrak ve yorumlarına göre değiştirmeyi gaye edinen ve fakat bu maksatlarını �asra uymak�, �zamana uymak� gibi maskeler altında gerçekleştirmeyi düşünen �dîn tahripçileri�dir. Bütün �din tarihi� boyunca �fırak-ı dâlle�, hep bu biçim ve bahane ile ortaya çıkmış ve �dinde sapık kolların� doğmasına yol açmıştır.�
�Reformcular, bozulmuş, saptırılmış ve şaşırtılmış dinî hayatı bahane ederek bizzat dinin özünü tahribe yönelen kimselerdir. İnançlarımızı saptırmaya kalkışan, beş vakit namazı ve bir ay orucu çok bulan, zekâta ve Hacc�a itiraz eden, camilerimizi, Kiliselere benzetmek isteyen bu gibi sahtekârların foyası, sanırız iyice meydana çıkmıştır. Batı Dünyasındaki örneklerini düşündüğümüz zaman, bu gibilere �reformcu� bile denemez. Bunlar, �reformist� (yenileyici) değil, gerçekte �deformist� (bozucu) kimselerdir, bunlara �din tahripçileri� demek daha uygundur.�
�Yüce ve mukaddes kitabımız Kur�an-ı Kerim�de �ilimde yüksek pâyeye eren� ve �Ulema-ı Rasihîn� olarak öğülen yüce din âlimleri, yani gerçek müctehidler ve mücedditler, Allah�ın emirlerine inanan, uyan sâlim akıl sahipleri olarak yüceltilir; halbuki, �din tahripçileri�, dini yanlış yorumlayan ve kalblerinde eğrilik bulunan kimseler ise �fitne unsuru� olarak teşhir edilirler.�
�Amelde imamlarımız, İmam-ı a�zam, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Şafiî, İmam-ı Hanbel ve itikatta imamlarımız, İmam-ı Mâtüridî ve İmam-ı Eş�arî ... Tasavvufun muvazenesini bozmadan her ikisini birlikte yoğuran iki din büyüğümüz de İmam-ı Gazalî ve İmam-ı Rabbanî...
Bu sekiz din büyüğü, Peygamberlerden ve Eshab-ı kiram�dan sonra en büyük kadro... Bugün, İslâm dünyasının perişanlığında ve şaşkınlığında bu yüce kadronun ayak izlerini kaybederek ne idiğü belirsiz kişi ve kadroların peşine takılmanın rolü pek mühimdir.
Bu ne idiğü belirsiz kimseler, her kılığa girerler, her konuyu istismar ederler... Mesela, arap milliyetçiliğini istismar ederek, arap ülkelerinde, Reşit Rıza, Abduh, C. Efgani, S. Kutup, M. İkbal... gibi kimseler vasıtasıyla Osmanlı düşmanlığını ve mezhepsizliği yaydılar. Türkistanda�da, Türkçülüğü istismar ederek, Kursevî, Ş. Mercani, Musa Carullah... gibi kimseler vasıtasıyla dinde reform hareketi başlattılar. Her iki grubun da ortak özelliği Osmanlı düşmanlığı... Çünkü bu reforma en büyük engel Osmanlı...�
Rahmetli, sohbetlerinde ve kitaplarında en çok Osmanlıdan bahsederdi. Osmanlıya karşı normalin üzerinde bir sevgisi vardı. Bu sevgi daha çok Türklerin, dine, ilave çıkarma yapmadan nakle dayalı olarak yaymalarından, saf inançlarından kaynaklanıyordu.
En çok üzerinde durduğu diğer bir konu da, �ana cadde�den ayrılmış dini cereyanlardı. Bunlara hiç müsamahası yoktu; hatta bunların çoğunu art niyetli, şunun bunun adına çalışan kimseler olarak kabul ederdi. Bu konularla ilgili sohbetlerinden ve kitaplarından derlediğim kısa bilgileri sunmak istiyorum bu vesile ile:
� Dinimizde, Kitab (Kur�an-ı kerim), Sünnet, İcmâ ve Kıyas, �İslâm�ın ana caddesini� tâyin eder. Müctehidler, bu �Ana cadde�de yürümeyi kolaylaştıran vazifeliler, onların içtihadları da birer �işaret taşı� veya �levhası� gibidir.
�İçtihad ediyorum� diye, bilerek veya bilmeyerek �muhalif yol tutan� ve bu suretle �Ana cadde�den çıkan sapıklara müctehid ve onların açtıkları �aykırı yollara� asla �mezheb� denmez. İslâm�da, bunlara �firak-ı dâlle� (sapık yollar ve kollar) denir.�
�Esef ile belirtelim ki, �firak-ı dâlle� arasında öyleleri vardır ki Kitab�a ve Sünnet�e dayanır gibi görünüp onları, içten yıkmaya çalışırlar yani, gizli �dîn düşmanlığı� ve tahribçiliği yaparlar...�
�İslâm dünyasında rastladığımız örnekleri ile �reformcular�, İslâmiyet�in özünü, temelini teşkil eden �Kitab�ı ve Sünnet�i� değiştirmek, Allah ve Resûlü�nün ortaya koyduğu dinî ölçü ve esasların �bir kısmını beğenmek� ve �bir kısmını beğenmemek� tavrı içinde çalışırlar. Onların tenkidleri, esasa yöneliktir. Onlar, inançlarımızı, ibadetlerimizi, yaşayışımızı ve işlerimizi, kendi cüce idrak ve yorumlarına göre değiştirmeyi gaye edinen ve fakat bu maksatlarını �asra uymak�, �zamana uymak� gibi maskeler altında gerçekleştirmeyi düşünen �dîn tahripçileri�dir. Bütün �din tarihi� boyunca �fırak-ı dâlle�, hep bu biçim ve bahane ile ortaya çıkmış ve �dinde sapık kolların� doğmasına yol açmıştır.�
�Reformcular, bozulmuş, saptırılmış ve şaşırtılmış dinî hayatı bahane ederek bizzat dinin özünü tahribe yönelen kimselerdir. İnançlarımızı saptırmaya kalkışan, beş vakit namazı ve bir ay orucu çok bulan, zekâta ve Hacc�a itiraz eden, camilerimizi, Kiliselere benzetmek isteyen bu gibi sahtekârların foyası, sanırız iyice meydana çıkmıştır. Batı Dünyasındaki örneklerini düşündüğümüz zaman, bu gibilere �reformcu� bile denemez. Bunlar, �reformist� (yenileyici) değil, gerçekte �deformist� (bozucu) kimselerdir, bunlara �din tahripçileri� demek daha uygundur.�
�Yüce ve mukaddes kitabımız Kur�an-ı Kerim�de �ilimde yüksek pâyeye eren� ve �Ulema-ı Rasihîn� olarak öğülen yüce din âlimleri, yani gerçek müctehidler ve mücedditler, Allah�ın emirlerine inanan, uyan sâlim akıl sahipleri olarak yüceltilir; halbuki, �din tahripçileri�, dini yanlış yorumlayan ve kalblerinde eğrilik bulunan kimseler ise �fitne unsuru� olarak teşhir edilirler.�
�Amelde imamlarımız, İmam-ı a�zam, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Şafiî, İmam-ı Hanbel ve itikatta imamlarımız, İmam-ı Mâtüridî ve İmam-ı Eş�arî ... Tasavvufun muvazenesini bozmadan her ikisini birlikte yoğuran iki din büyüğümüz de İmam-ı Gazalî ve İmam-ı Rabbanî...
Bu sekiz din büyüğü, Peygamberlerden ve Eshab-ı kiram�dan sonra en büyük kadro... Bugün, İslâm dünyasının perişanlığında ve şaşkınlığında bu yüce kadronun ayak izlerini kaybederek ne idiğü belirsiz kişi ve kadroların peşine takılmanın rolü pek mühimdir.
Bu ne idiğü belirsiz kimseler, her kılığa girerler, her konuyu istismar ederler... Mesela, arap milliyetçiliğini istismar ederek, arap ülkelerinde, Reşit Rıza, Abduh, C. Efgani, S. Kutup, M. İkbal... gibi kimseler vasıtasıyla Osmanlı düşmanlığını ve mezhepsizliği yaydılar. Türkistanda�da, Türkçülüğü istismar ederek, Kursevî, Ş. Mercani, Musa Carullah... gibi kimseler vasıtasıyla dinde reform hareketi başlattılar. Her iki grubun da ortak özelliği Osmanlı düşmanlığı... Çünkü bu reforma en büyük engel Osmanlı...�