İthal tarikatlar furyası
Biliyorsunuz, boş gördüğümüz bardak boş değildir. Hava ile doludur. İçine su konunca, hava çıkar su girer. Su çıkınca hava girer. Bu bir fizik konunudur; hiçbir zaman değişmez.
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz, diye bir söz vardır. Artık bu sözün geçerliliği kalmadı. Müslüman mahallesinde salgangaz satılıyor ve alıcı da buluyor. Çünkü, son yıllarda ülkemizde Hıristiyan tarikatlar hızla yayılmakta, mensupları da hızla artmaktadır. Bunun su bardağı ile ne ilgisi var? diye aklınıza takılmasın; gerçekten çok ilgisi var: Bir Müslüman ülkesinde İslamiyet doğru olarak anlatılmazsa; anlatılmadığı gibi her fırsatta reformist akademisyenler tarafından kötülenp dinini yaşamaya çalışan mütedeyyin insanlar gericilikle, ortaçağ zihniyetçiliği ile suçlanırsa; bundan dolayı da insanlar dinden uzaklaşmışsa meydana gelen boşluk ne ile dolacak? Tabii ki böyle saçma sapapan tarikatlarla. Ülkemizde kendilerine zemin bulacaklar. Taraftar bulacaklar. Nitekim de buldular.
Hıristiyan kökenli Moon tarikatı ve benzerlerinden sonra şimdi de �Prisma� tarikatı karşımıza çıktı. Eski manken ve TV dizi oyuncusu Pınar Altuğ'un boşanma kararında önemli bir etken olduğu iddia edilen "Prisma Organizasyonu"nu basında geniş yer aldı. Tabii ki bu bir vesile ile ortaya çıkan. Daha ortaya çıkmamış, toplumun haberdar olmadığı yerli yabancı nice Hıristiyan, Yahudi kökenli tarikatlar ülkemizde faaliyet göstermekte.
Önceleri bir çok gazetenin magazin sayfalarında bu tarikatların ne kadar çok faydalı olduğu yazılırkan; gerçekler ortaya çıkınca, mızrak çuvala sığmadı, Prisma'nın ne kadar tehlikeli bir tarikat olduğunu yazılmaya başlandı.
Mesela, Akşam Gazetesinde Güler Kömürcü "Çok tehlikeli bir tarikat" başlığıyla yazdığı yazısınra "Prisma Organizasyonu"nu hakkında şu bilgileri veriyor:
"Tehlike hiç sanmadığınız kadar yakın. Son birkaç yıldır tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de 'inanılmaz artışla mürit bulan' bir tarikatımsı yapıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Kimilerine göre adı 'din' olamayan, kimilerine göre mutluluğun altın anahtarına sizi sahip kılan bir 'öğreti' bu; değişik isimler altında faaliyet gösteriyorlar; 'PRİSMA GRUBU, Bülent Hanım ve kardeşlik derneği-SİRUS'a inananlar..
Hepsinin felsefesi ortak; deizm. Tanrı var ama DİN yok. Ya da bütün dinlere aynı oranda yakınlık. 'Biz İslam-Müslümanlık ve Yahudiliği sentezledik, hepsine eşit oranda inanıyoruz veya hiçbir dine inanmıyoruz sadece Tanrı'ya inanıyoruz' diyorlar. İstanbul-Ankara-Antalya-Bursa ve İZMİR'de inanılmaz bir yapılanma içindeler, çoğu para almıyor seminerler için, maksat sevgi kardeşliği! �
Dikkat ederseniz, bu tarikatın ve diğerlerinin ortak özelliği; sevgi kardeşlik, diyalog, ortak din vs. maksatları, diyalog, hoşgörü, sentez diyerek son ve tek doğru din olduğu inancını yıkmak, bilahare de insanları Hıristiyanlığa yönlendirmek. Bu neticesi hemen alınacak bir çalışma değil. Fakat uzun vadede hedef, bu.
Reformcu, tasavvuf düşmanı profesörler yıllardır, TV�lerde, gazetelerde, toplantılarda ondört asırlık bilinen yaşanan İslamiyeti kötülediler, tasavvufun İslam dışı olduğunu devamlı vurguladılar. Böylece halk dinden ve İslam ahlakını aşılayan tasavvuftan uzaklaştırıldı.
Her nedense yıllardır, İslamiyeti ve tasavvufu kötüleyen medyatik reforcu proflar bu ithal Hıristiyan tarikatları ile ilgili hiçbir kötüleme kampanyasına girmiyorlar. Ülkemizde inanç hürriyeti var, herkes istediği dine ve istediği tarikata girebilir, diyorlar. İslamiyeti ve İslam tasavvufunu anlatmaya gelince, buna mani olmak için hakın önüne akıl almaz engeller çıkartıyorlar. Demek ki, inanç hürriyeti sadece yabancılar için.
Bütün bunlar gizli bir Hıristiyanlaştırma faaliyetinin tezahürü olmuyor mu? Gazate haberlerinden ve kendi itiraflarından, reformcu profların çoğunun bu tür ithal tarikatların ya sempatizanı ya da üyesi olduğu öğrenilince, işin ciddiyeti, vahameti ortaya çıkıyor.
Hıristiyan Batı alemi asırlardır İslamı güç kullanarak yok etmek istedi. Bunda netice alamayınca işte böyle sinsi bir şekilde, içeriden çökerterek İslamı yok etmek istiyor. Sonra da, meydana gelen boşluğu Hıristiyanlıkla doldurmak istiyorlar. Böylece Hıristiyan alemi ve Papalık ondört asırlık intikamını almış olacak! Aslında bu durum sadece dini yönden değil, milli birlik ve bütünlüğümüz ve Devletimizin varlığı, güvenliği açısından da büyük tehlike teşkil ediyor.
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz, diye bir söz vardır. Artık bu sözün geçerliliği kalmadı. Müslüman mahallesinde salgangaz satılıyor ve alıcı da buluyor. Çünkü, son yıllarda ülkemizde Hıristiyan tarikatlar hızla yayılmakta, mensupları da hızla artmaktadır. Bunun su bardağı ile ne ilgisi var? diye aklınıza takılmasın; gerçekten çok ilgisi var: Bir Müslüman ülkesinde İslamiyet doğru olarak anlatılmazsa; anlatılmadığı gibi her fırsatta reformist akademisyenler tarafından kötülenp dinini yaşamaya çalışan mütedeyyin insanlar gericilikle, ortaçağ zihniyetçiliği ile suçlanırsa; bundan dolayı da insanlar dinden uzaklaşmışsa meydana gelen boşluk ne ile dolacak? Tabii ki böyle saçma sapapan tarikatlarla. Ülkemizde kendilerine zemin bulacaklar. Taraftar bulacaklar. Nitekim de buldular.
Hıristiyan kökenli Moon tarikatı ve benzerlerinden sonra şimdi de �Prisma� tarikatı karşımıza çıktı. Eski manken ve TV dizi oyuncusu Pınar Altuğ'un boşanma kararında önemli bir etken olduğu iddia edilen "Prisma Organizasyonu"nu basında geniş yer aldı. Tabii ki bu bir vesile ile ortaya çıkan. Daha ortaya çıkmamış, toplumun haberdar olmadığı yerli yabancı nice Hıristiyan, Yahudi kökenli tarikatlar ülkemizde faaliyet göstermekte.
Önceleri bir çok gazetenin magazin sayfalarında bu tarikatların ne kadar çok faydalı olduğu yazılırkan; gerçekler ortaya çıkınca, mızrak çuvala sığmadı, Prisma'nın ne kadar tehlikeli bir tarikat olduğunu yazılmaya başlandı.
Mesela, Akşam Gazetesinde Güler Kömürcü "Çok tehlikeli bir tarikat" başlığıyla yazdığı yazısınra "Prisma Organizasyonu"nu hakkında şu bilgileri veriyor:
"Tehlike hiç sanmadığınız kadar yakın. Son birkaç yıldır tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de 'inanılmaz artışla mürit bulan' bir tarikatımsı yapıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Kimilerine göre adı 'din' olamayan, kimilerine göre mutluluğun altın anahtarına sizi sahip kılan bir 'öğreti' bu; değişik isimler altında faaliyet gösteriyorlar; 'PRİSMA GRUBU, Bülent Hanım ve kardeşlik derneği-SİRUS'a inananlar..
Hepsinin felsefesi ortak; deizm. Tanrı var ama DİN yok. Ya da bütün dinlere aynı oranda yakınlık. 'Biz İslam-Müslümanlık ve Yahudiliği sentezledik, hepsine eşit oranda inanıyoruz veya hiçbir dine inanmıyoruz sadece Tanrı'ya inanıyoruz' diyorlar. İstanbul-Ankara-Antalya-Bursa ve İZMİR'de inanılmaz bir yapılanma içindeler, çoğu para almıyor seminerler için, maksat sevgi kardeşliği! �
Dikkat ederseniz, bu tarikatın ve diğerlerinin ortak özelliği; sevgi kardeşlik, diyalog, ortak din vs. maksatları, diyalog, hoşgörü, sentez diyerek son ve tek doğru din olduğu inancını yıkmak, bilahare de insanları Hıristiyanlığa yönlendirmek. Bu neticesi hemen alınacak bir çalışma değil. Fakat uzun vadede hedef, bu.
Reformcu, tasavvuf düşmanı profesörler yıllardır, TV�lerde, gazetelerde, toplantılarda ondört asırlık bilinen yaşanan İslamiyeti kötülediler, tasavvufun İslam dışı olduğunu devamlı vurguladılar. Böylece halk dinden ve İslam ahlakını aşılayan tasavvuftan uzaklaştırıldı.
Her nedense yıllardır, İslamiyeti ve tasavvufu kötüleyen medyatik reforcu proflar bu ithal Hıristiyan tarikatları ile ilgili hiçbir kötüleme kampanyasına girmiyorlar. Ülkemizde inanç hürriyeti var, herkes istediği dine ve istediği tarikata girebilir, diyorlar. İslamiyeti ve İslam tasavvufunu anlatmaya gelince, buna mani olmak için hakın önüne akıl almaz engeller çıkartıyorlar. Demek ki, inanç hürriyeti sadece yabancılar için.
Bütün bunlar gizli bir Hıristiyanlaştırma faaliyetinin tezahürü olmuyor mu? Gazate haberlerinden ve kendi itiraflarından, reformcu profların çoğunun bu tür ithal tarikatların ya sempatizanı ya da üyesi olduğu öğrenilince, işin ciddiyeti, vahameti ortaya çıkıyor.
Hıristiyan Batı alemi asırlardır İslamı güç kullanarak yok etmek istedi. Bunda netice alamayınca işte böyle sinsi bir şekilde, içeriden çökerterek İslamı yok etmek istiyor. Sonra da, meydana gelen boşluğu Hıristiyanlıkla doldurmak istiyorlar. Böylece Hıristiyan alemi ve Papalık ondört asırlık intikamını almış olacak! Aslında bu durum sadece dini yönden değil, milli birlik ve bütünlüğümüz ve Devletimizin varlığı, güvenliği açısından da büyük tehlike teşkil ediyor.
MİSYONERLİK FAALİYETLERİ
- Sinsi Hıristiyanlaştırma çalışmaları
- �Müslümanlar nasıl Hıristiyan yapılır?�
- İki çocuğu Hıristiyan olan ailenin dramı
- Misyonerlerin sinsi oyunları ?
- Osmanlı'nın yıkılışında misyonerlerin rolü
- Biz Hıristiyan olduk haberiniz olsun!
- İstikbal pek iyi görünmüyor
- Moon Tarikatı
- Batı gençliği bunalımda
- İthal tarikatlar furyası
- Mormonculuk tarikatı