Selim Badur: ‘Domuz gribinden korkmayın’

Domuz gribi hayatımıza getirdiği değişikliklerle gündemimizde. Gribin tesbiti için çalışan iki laboratuardan biri İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde. Ekipten Prof. Dr. Selim Badur buluştuk, bize gribi anlattı. Gayet sakin ve ikna ediciydi, ben de ikna oldum; endişeye mahal yok, bol bol sıvı ve vitamin takviyesine devam...

Etrafta bir domuz gribi lafıdır dolaşıyor. Neler oluyor?

Türkiye’de bilgi kirliliği oldu, medyada da yanlış bir yaklaşım var. Görsel medya karşıt görüşlü insanları çıkarıp onları kapıştırıyor. Toplumun böyle bir konuda bilgilenmesi açısından bu yöntemin oldukça zararlı olduğunu düşünüyorum, insanların kafası çok karışıyor. Bu sıradan bir hastalık değil, bir salgınla karşı karşıyayız. Milyonlarca insanın hastalanabileceği ve hastalanmakta olduğu bir salgından bahsederken, buna diğer sağlık haberlerinden farklı yaklaşmamız lazım. “Bu hastalık abartılıyor mu” sorusu var, birtakım spekülasyonlar yapılıyor. Aşı ya da aşının içindeki zararlı maddeleri tartışan ya da aşının olumsuzluklara yol açtığını söyleyen, Türkiye’nin fazla aşı aldığını söyleyen bir takım insanlar çıkıyor televizyona. Aşının içinde adruan diye bir madde var. Yetmiş yıldan beri kozmetik sektöründe kullanılan, güvenilir, milyonlarca insana uygulanan bir madde. Çok fazla bilgi kirliliği var. Cıvadan bahsediliyor. Cıva etkiyi arttırıcı olarak değil, koruyucu olarak, 10 ayrı kişiye uygulanacak aşılarda kullanılıyor. Birileri kalkıp “Bu aşıyı çocuklarınıza yaptırırsanız cıva zehirlenmesi olur” diyor. İki tür cıva var, biri etil biri metil. Zehirlenme yapan metil cıva. Aşıda kullanılan etil cıva. Kimyasal formülleri ayrı. Bazı yerlerde çıktı, “Boğaz’dan yediğiniz balıkta daha çok vardır o madde” diye.

Domuz gribi eski bir hastalık mı?

Domuz gribi adının yanlış olduğunu düşünenlerden biriyim. “Acaba domuzdan mı geçti?” gibi bir takım spekülasyonlara yol açıyor. Hastalık domuzla ilgili değil. İnsanlarda, kanatlılarda ve domuzlarda bulunan üç farklı grip etkeni olan influenza virüsünün harmanlanmasıyla oluşmuş bir virüs. 1976 yılındaki salgın sırasında ABD bir aşı yaptı ve aşı yaptığı insanlar da bir sendrom ortaya çıktı. Peki, şimdi böyle bir risk var mı? Birincisi bu zamana kadar geçen 30 yıllık süreçte aşı teknolojisi çok gelişti. İkincisi, bu sendrom hakikaten aşıya mı bağlı, yoksa hastalıkla mı ortaya çıkıyor bu konuda soru işaretleri var. Salt aşıya bağlı olduğunu bilimsel olarak destekleyen veri yok.

Aşı hakkında kamuoyunda çok çeşitli spekülasyonlar var...

Aşıların çok süratle hazırlandığı ve dördüncü faz çalışmaları yapılmadığını söyleyerek eleştiriyorlar. Evet dördüncü faz çalışmaları yapılmadı. Grip aşısı üreticilerine dediler ki, “Siz mevsimsel aşı üretiminizi 15 temmuza kadar bitirin, bütün tesislerinizi domuz gribi aşısı için hazırlayın.” 15 temmuzda başlayan bu süreç ağustos sonunda bitti ve hazırlanan aşılara süratle onay verildi. Şu anda yayılan bir salgın var, “Niye hızlı onay verildi?” diyemez kimse. Bir ürün piyasaya çıkar, dört yıl kadar izlenir, o izlem sonucunda, dördüncü faz çalışmaları başlar. Yani bu süreç ürünün piyasaya çıkışından sonraki üç dört yıllık süreci kapsar. Dolayısıyla evet, dördüncü faz çalışması yapılamazdı zaten. Türkiye fazla ve gereksiz aşı mı aldı? Kanada nüfusu 33 buçuk milyonmuş 50 milyon küsur aşı aldı. Fransa 94 milyon aşı aldı. İnsanlar nüfuslarının üzerinde aşı alıyorlar, biz bütün nüfusumuza alamadık. Bütün nüfusuna alan ülkeler de var. Ayrıca bu aşının üretim kısıtlaması var. Difteri, boğmaca, tetanos aşıları bitse hemen üretilir, yollanır. Bu aşıyı üretemezler, teknolojisi kısıtlıdır. Dünyadaki hiçbir sağlık otoritesi böyle bir salgın söz konusuyken, “Ben önce bir bekleyeyim göreyim, ondan sonra aşı anlaşması yapayım” diye düşünemez. Öyle düşünse bile, o süreçte ölümcül vakalarının sayısı arttığı için aşı alınamaz. Bu nedenle aşıyla ilgili yapılan yanlış haberler, bilimsel temele oturmayan eleştiri ve haksızlıklar var. Aşı konusunda asılsız birtakım iddiaların ve halkı aşıdan soğutacak bilgilerin verilmesinin en önemli sakıncası, alınan aşıların elde kalması ihtimali. Sağlık Bakanlığı üç dört yıldır emeklilere ücretsiz grip aşısı uygulaması başlattı, insanların bu aşıdan yararlanma oranı çok düşük. İnsanlar aşılarla ilgili haberlerden çok etkileniyor.

O zaman insanlar aşıdan korkmamalı...

Özellikle doktorlara çağrıda bulunmak isterim, sağlık örgütünün sitelerinden baksınlar, hamileler çok yüksek risk oluşturan gruptalar. Hastalarını “Sizi aşılamıyoruz” diye göndermesinler, grip oldukları zaman onlarda hastalık çok ağır seyrediyor.

Bu virüsün özelliği ne?

Çok hızlı yayılan, hafif hastalık yapan bir virüs söz konusu. Ama influenza virüslerinde yapı değiştirme özelliği olduğu için, çok süratle bu virüs ölümcül ve ağır hastalık yapan bir virüse dönüşebilir. Kuş gribi ağır hastalık yapıyordu ama insanlara kolay kolay bulaşmıyordu. Bu virüs ağır hastalık yapmıyor ama çabuk bulaşıyor. Bu virüsün çabuk bulaşma, kuş gribinin ağır hastalık yapma özelliği biraraya gelirse, bu tehlikeli olur. Influenza virüsleri bu tarz evlilikleri aralarında çok kolay yapıyorlar. Korkulan senaryo da o aslında. Bakanın “Üç bin kişi ölecek” gibi açıklamaları, kafadan uydurma, sayısal değerler değil. Matematik modeller var. Bu virüsün yayılma hızı bilinip öyle hesaplanıyor.

Bahar aylarında alınan tedbirler işe yaradı mı?

Başlangıçta şüphelenen her olguda inceleme yapıldı. Pozitif olduğu saptananlar izole edildi. Bu aşamalar virüsün girişini geciktirmek içindi. Şimdi virüs Türkiye’ye girdi ve yayılmaya başladı, bu önlemler gereksiz artık. Artık dünyada domuz gribi olanlar doktora gitmesinler, tahlil yaptırmasınlar eğilimi var. Bir diğer spekülasyon da testlerin yetişmediği. Biz artık yavaş yavaş çalışmalarımızı daha ağır, solunum yetmezliğine giren hastalarda ne olup bittiğini araştırmaya yöneltmeliyiz. Herhangi bir öğrenci velisinin, “Çocuğumun boğazı ağrıyor, ateşi var, halsiz” diyerek tahlil yaptırmasına gerek yok. Neden yok? Şu anda bizim laboratuarımıza gelen 1000 tane örnekten, 400 tanesinde grip saptandı. Bunu mevsimsel grip mi domuz gribi mi diye ayırt etmemize gerek yok, çünkü yüzde 99’u domuz gribi çıkıyor. Her ateşi çıkan, boğazı ağrıyan domuz gribi demiyorum ama grip virüsü tesbit edildiği zaman, yeni virüsün etken olduğunu görüyoruz.

Artık mevsimsel grip diye bir şey yok, domuz gribi mi var?

Dünyada artık insanlar evlerine yollanıyor, ateş düşürücüler veriliyor ve dinlenmeleri tavsiye ediliyor. New York’ta, Paris’te artık kimse doktora gidip muayene olmuyor, evine gidip dinleniyor. Kimse kondurmak istemiyor, adı çok ürkütüyor ama etrafımızda bu tip olgular varsa, bunlar gerçekten domuz gribi. Mevsimsel gribe de, domuz gribine de yakalanmış olsanız tedavisi aynı. Her burnu akan, boğazı ağrıyan öğrenciye de test yapmanın anlamı yok artık; hem tedavide bir farklılık olmadığı için, hem bu bir salgın olduğu için.

Dediklerinizden çok endişeye mahal olmadığı sonucu çıkıyor...

Ağır hastalık yapmadığını bildiğimiz için şu an yok. Ama bu virüsler çok sık yapı değiştirme özelliği taşıdığı için, korkulan kronik bir hastalığı olan insanlarda hastaneye yatışı gerektirecek kadar ağır hastalık tabloları oluşacak mı?

Sağlık Bakanlığı izlenen stratejilerde değişiklik yapıyor zaman zaman. Aşı eğer gündeme gelirse bir gün, kimler aşıya alınsın diye bir strateji belirlenmişti, en başa yaşlılar konmuştu. Geçen zamanda görüldü ki, bu virüs ilginç bir şekilde 50 yaş üstü insanlarda hastalık yapmıyor. Risk grubu aşağıya çekildi, öngörmediğimiz başka bir grubu, gebeleri ön plana aldık.

Su ve sabun tek başına yeter

İnsanların kendilerini korumaları için öpüşmemesi, sarılmaması gibi önlemler sıralandı. Nasıl dezenfektanlar kullanılmalı?

Dışarıdan geldiniz ya da öğretmensiniz, bütün gün çocuklarla ilgileniyorsunuz ya da tramvaya bindiniz. En iyi temizleme şekli su ve sabundur. Su ve sabunun olduğu yerde bu ikisi yeter. Elinizi yıkadıktan sonra jel sürmenize gerek yoktur. Ama su ve sabunun olmadığı yerlerde jelleri kullanabilirsiniz. Hiçbir olanağınız olmadığı zamanlarda ellerinizi suratınıza götürmeyin. Ev temizliği için çamaşır suyunun yüzde onunu suda seyrelterek kullanmak etkili bir yöntem. Kolonya da etkili ama çabuk uçtuğu için su olmayan ortamlarda jel, kalıcılığı için tercih edilebilir.

Özel sektör salgının takibini zorlaştırıyor Türkiye’de resmî olarak bu testi yapan iki laboratuar var. Bu laboratuarlar yetiyor mu?

Özel hastaneler bu işe soyundular. Burada bir sorun var, bir salgın söz konusu. Özel hastanelerde saptanan vakalar istatistiklere girmiyor. Bunlar öyle bir rant haline dönüştürdüler ki bu işi, orada burnu akan ya da yanındaki arkadaşı hasta olan insanlar hiçbir şikâyeti olmadan, merak için test yaptırıyor. Biz bu testleri ücretsiz yapıyoruz. Bu iki merkez laboratuarın kapasitesini aştığı imajı insanları özel sektöre kanalize ediyor. Bir ülkedeki salgın böyle takip edilemez. Üç haftadan beri İstanbul’da bir özel kuruluş domuz gribi aşısı yaptığını ilan etti. Yaptıkları mevsimsel grip aşısı. Hızlı test diye bir test türü var. Hamilelik testleri gibi. Bu testlerle grip virüsünü saptamak mümkün ama bu testler genel anlamda mevsimsel grip için üretilmiş. Domuz gribi için etkinliği bilinmiyor. Biz de Türkiye’de olan dört markayı denedik. Duyarlılığı yüzde 17. Yani 100 gerçek domuz gribi olgusundan 83 tanesini, “Sizde bir şey yok” diye geri gönderiyorlar. Bugün özel laboratuarlarda bu testler de kullanılıyor. Özel sektöre ısrarla söylüyorum, şundan da bir rant kazanmak isteğinin hangi vicdana sığdığını bilmiyorum. Böyle bir salgının üstesinden gelinmez. Madem bu konuda istekliler, ücretsiz yapsınlar testleri.

Gereksiz ilaç kullanmayın

Kendini hasta hissedenler ne yapsın?

Dünya ne yapıyor diye bakalım. Fransa önce okulları kapatmaya başladı. Açık okul kalmadı nerdeyse, “Böyle olmaz” dediler. Ebeveynlere “Çocuklarınız hastaysa evde tutun” çağrısı yapmaya başladılar. Yolun bu yol olması lazım. İnsanların da şu anda domuz gribi olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüp, kendilerini hasta hissettikleri zaman sorumlu vatandaşlık göstererek evlerine gitmesi lazım. İşlerine, okullarına gitmemeleri lazım. Bu şekilde virüsün mümkün mertebe yayılmasını erteleyebilirler. Türkiye’de antiviralleri herkes kullanıyor. Fransa hastanelere depoladı, eczanelerden çekti. İnsanların bu hastalığa başka hastalıklara yaklaştığı gibi yaklaşmaması lazım. Şu andaki polikliniklere bir de yüzlerce hasta eklenirse, perişan olur insanlar. Donanımın arttırılması lazım. Belki bu virüs hiç patojen olmadan da ortadan çekilebilir.

Neden domuz gribinden bu kadar korkmamız gerektiğini söylüyorlar? 

İlk kez böyle karma bir virüs ortaya çıktı. En kötü senaryoya bakarak önlem alınması gerekiyor. Kimseyi korkutmak için yapılmıyor. Nasıl değişeceği, insanların ona nasıl bir reaksiyon vereceğini bilmiyoruz. Yoksa şu andaki haliyle çok ağır enfeksiyon tablosu seyretmiyor. Soğan yiyin, kilolarca sarımsak yiyin diyenler var. Bunlar abartılı şeyler. Dengeli beslenme bu hastalıkta da önemli. Öğününüzü geçiştirmeyeceksiniz, her gün meyve bulunduracaksınız beslenmenizde. Hücrelerimizin dengeli gıdaya, minerale ihtiyacı var. Bol sıvı tüketilmeli toksinlerin atılması için. Grip olan bir insan çıkıp sokakta gezmemeli, evde oturup temizlik yapmamalı. Dinlenmeli uzanıp dinlenmeli. Antiviraller asla olur olmaz kullanılmasın. Sağlıklı bireylerin antiviral kullanması bu ilaçlara karşı direnç geliştiriyor. Elimizde iki antiviral var zaten, bu ilaçlara direnç gelişirse kullanılacak başka ilaç yok.

Konular