Orhan Pamuk Melami mi?

Orhan Pamuk Melami mi?

"İşin doğrusu, çocukluğum Cingöz Recai okumakla, gençliğimse Necip Fazıl’ın Çile’sini ezberlemekle geçti. Cevdet Bey Ve Oğullarıyla ilk ödülümü kazandığım gün elimde Emine Şenlikoğlu’nun Yollara Günah Diktiler kitabı vardı."

Acar gazetecimiz, M. Yılmaz sizler için sordu, soruşturdu, Japonca'dan çeviriler yaptı, bakın neler buldu?!

Nobelli yazarımız Orhan Pamuk, Japonya'nın undergrand dergilerinden La Kamikazi'ye verdiği demeçte, ölmeden muradına ermek, Allah nasip ederse önce bir hamse (beşleme divan da diyebiliriz. Yani Hüsn-ü Aşk, Leyla vü Mecnun, Tahir ile Zühre… gibi) yazıp ardından da idolü olan Ahmet Günbay Yıldız kadar olamasa da, üstadın Sitem yahut Yanık Buğdaylar'ına nazire yazmayı düşündüğünü beyan etmiş. Zira, “Haddim olmayarak, Cihangirli bir kız ile Amasyalı bir hafız'ın Galata Köprüsünde birbirlerine nazar kılmaları üzerine başlayan irşad ve aşkı eksenli romanımı yazmaya Nobeli aldığım gün karar verdim. Ancak bu fikrimi açıklamak için şartların olgunlaşmasını bekledim. Ülkemde şartların olgunlaşacağı yok. İyisi mi ben bir an önce gözlerimi kapamadan, onca insan bana deist derken, bu hayırlı çalışmam hakkında halkı hazırlayayım istiyorum…” yollu da bir açıklama yapmış.

Japon muhabir Takaşi Samsara ise: "Hüsn-ü Aşk, pardon Kara Kitap adlı romanınızda Şeyh Galip, İstanbul, romantik Türkler gibi kavramlar ve bir nevi tasavvufi "ulaşılmaz sevgili" bahsinde durmuştunuz. Bu çalışmayı da yeşil roman kapsamında değerlendirebilir miyiz?” diye sorunca, Orhan Bey epey sitem ettikten sonra Takaşi'ye:

"Evet, Hüsn-ü Aşk benim için Türk Tasavvufuna giriş denemesiydi. Bunu ülkemde onca kalem erbabı fark edemedi ama Allah'ın Japonu fark etti. Lütfen alınmayın. Bu benim ülkem halkıma sitemimdir. Lakin, oryantalizm bağlamında ben de Kara Kitap üzerine eleştiride bulunurum. Keşke açık açık tasavvufî aşkı anlatsaydım… Hatta Kar romanımı da 28 Şubat sürecine ithaf ederim. Ancak ülkemin demokrasi ve muhafazakârlık tarihinde sağlam bir yerim olması için Ahmet Günbay Yıldız"ın yolundan gitmek istiyorum. Cihangir'i ben daha iyi tanırım. Zira, üstadımız o muhitlere “gevur beldesi” nazarıyla baktığından, benim kahraman olarak daha enternasyonal tipler seçmem İslâm'a daha büyük bir hizmet olacaktır.” demiş. Röportajın satır aralarında ise kitabın Japonca basılacağını, ardından Rusça ve Flemenkçe'ye çevrileceğini, en son Türkçe'ye kazandırılacağını öğrendiğimizde çok üzüldük.

Takaşi Samsara'nın, “Dönüp dönüp okuduğunuz kitaplar var mı?” sorusuna ise küçük dilimizi yutturacak cevaplar vermiş Pamuk: “Evet, dönüp dönüp Bina okumayı severim-burada kıkır kıkır gülüyor-. Efendim, zannediyorlar ki koskoca Nobelli yazar. Okusa okusa Proust okur, Foulkner ezberler, Joyce ile gezer. Ne gezer! İşin doğrusu, çocukluğum Cingöz Recai okumakla, gençliğimse Necip Fazıl'n Çile'sini ezberlemekle geçti. Cevdet Bey Ve Oğullarıyla ilk ödülümü kazandığım gün elimde Emine Şenlikoğlu'nun Yollara Günah Diktiler kitabı vardı. O gün bugündür kitabı 10 kere okumuşumdur. Mızraklı İlmihal ise başucu kitabımdır Hamzanamelerle birlikte. Şule Yüksel Şenler'in Huzur Sokağı ise enfes bir kitaptı ama Feyza'nın git-gellerinden sıkılıp bıraktım. Bir de harita metod defterimin arasında uzun süre Seyyid Kutup kitaplarını gizli gizli okuduğumu hatırlarım- tam burada "hey gidi günler hey"! der üstadımız-.

Bu röportajdan anladığımız kadarıyla Orhan Pamuk ser verip sır vermeyen bir Melami imiş meğerse?

Orhan Pamuk'un “Cihangirli Cemile” adlı irşad, tasavvuf, Ergenekon ve demokrasi bağlamında yazdığı, Amasyalı bir hafız'ın serencamı da diyebileceğimiz, hızlı şehirlileşen ve dindarlaşan bir toplumu konu alan romanını heyecanla bekliyor, inşallah Ahmet Günbay Yıldız'dan daha yeşil bir roman yazar diyerek muvaffakiyetler diliyoruz.



La-hakikât'ten der-dest eden:

Mansur Yılmaz \ dünyabizim.com
15 Şubat 2009

Konular