Meşrutiyet'le ne oldu?

Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalanmaya götüren uygulamaların biridir Meşrutiyet'in ilanı. Bu ayki sayfamızda gelişimini anlatmaya çalıştığımız Meşrutiyetin ilanındaki aktörler ise zaman içinde ülkeden sürgün edilmiş, o iyi bildikleri Batılılar tarafından aşağılanarak son günlerini sefalet içinde geçirmişlerdir. Bugün de batı taklitçiliğinde sınır tanımayan, fildişi kulelerde yaşayarak ahkam kesmeye kalkanların bakması gereken en iyi adrestir tarih sayfaları.

Birinci Meşrutiyetin ilanı

Midhad Paşa öteden beri Meşrutiyetin taraftarı idi. Lakin ismini ve bazı kitaplarda medhidini işitmekle hasıl olmuş bir taraftarlık. Midhad Paşa, Meşrutiyet'in Avrupa'ya te'min etmiş olduğu faydaları yalnız görüş, fakat o ümranın diğer saik ve sebeplerini tetkik etmemişti. Sulfato (kinin), her hastalığa, her bünyeye yaramadığı gibi; usul-i meşrutiyetin de her kavme, her istidad-ı milliye müfid olamıyacağını zannederdim; şimdi ise muzır olduğuna kaniim." (Sultan ikinci Abdülhamid Han)

Avrupa devletleriyle yapılan antlaşmaların ortaya çıkardığı ekonomik sıkıntılar Osmanlı'nın büyük sıkıntılar yaşamasına sebep oldu. Özellikle 1789 yılındaki Fransız Devrimi'nin etkileriyle ortaya çıkan özgürlükçülük ve ulusçuluk akımları sıkıntının daha da büyük bir şekilde hissedilmesine yol açtı. 17. yüzyıldan itibaren kaybedilen topraklar ve imzalanan ticaret anlaşmaları sebebiyle ülkeye giren mallardan düşük gümrük vergileri alınıyordu. Bu hem devletin gelirlerini azaltmış hem de yerli sanayinin gerilemesine yol açmıştı.

Balkanlar'da bağımsızlık talebiyle ayaklanmalar çıktı. Balkanlar'da ve Ortadoğu'da çıkar çatışmaları içindeki Avrupa devletleri ile Çarlık Rusyası da zaman zaman bu hareketleri desteklediler. Osmanlı sınırları içindeki Müslüman olmayan halkların durumlarının düzeltilmesi gerekçesiyle Osmanlı Devleti'ni reformlar yapmaya zorladılar. 1839'daki Tanzimat Fermanı ile 1856'daki Islahat Fermanı'nın ilanları bu tür koşullarda gerçekleşti.
Midhat Paşa ve arkadaşlarının ayak oyunları

1860'larda Yeni Osmanlılar isimli bir oluşum ortaya çıktı. Namık Kemal ve Ziya Paşa etrafında toplanan bir kaç kişi, Avrupa ülkelerindeki anayasal monarşilerden etkilenerek Osmanlı Devleti'nin meşrutiyetle yönetilmesi gerektiğini savundular. Osmanlı Devleti, 1850'lerden itibaren dış borç almaya başlamış 1870'lere gelindiğinde devlet hem ekonomik hem de siyasal bunalıma sürüklenmişti. Bu bunalım sırasında Midhat Paşa ve arkadaşları 30 Mayıs 1876'da Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine Beşinci Murat'ı geçirmek istediler. Ancak V. Murat reform isteyen bu kişilerin isteklerine cevap verebilecek kadar ruh sağlığı yerinde olmayan biriydi. Tahttan indirilerek yerine Sultan İkinci Abdülhamid Han geçirildi.
Meclisin ilk işi Rusya'ya savaş ilanı

Abdülhamid tahta çıktığında Balkanlar'da ayaklanmalar başlamış, Çarlık Rusya'sı Osmanlılara bir ültimatom vermişti. Büyük Avrupa devletlerinin İstanbul'da toplanılan bir konferansta Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı Devletinden reformlar yapmasını istedikleri sırada, II. Abdülhamit siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi'yi (anayasa) ilan etti. Böylece meşruti yönetime geçilmiş oldu.

1876 Anayasası olarak da bilinen Kanun-i Esasi, aslında padişahın egemenlik haklarına bir kısıtlama getirmiyordu. Yürütme yetkisini tümüyle elinde tutan padişah, sadrazam ve vekilleri (bakanları) istediği gibi atayıp görevden alabiliyordu. Meclisin vekiller üzerinde denetim yetkisi yoktu. Padişah, istediğinde meclisi kapatma ve yeniden seçimlere götürme yetkisine de sahipti. Ayrıca padişah, "kamu yararı için" gerekli gördüğü kişileri sürgüne gönderebilirdi.

Kanun-i Esasi uyarınca iki kanatlı bir parlamento oluşturuldu. Üyeleri seçim yoluyla belirlenen meclise Meclis-i Mebusan, üyeleri atama yoluyla belirlenen meclise de Âyan Meclisi deniyordu. İki meclisin oluşturduğu parlamento Meclis-i Umumi (Genel Meclis) olarak adlandırılmıştı. Âyan Meclisi'nin başkan ve üyeleri doğrudan padişah tarafından atanıyordu. Anayasaya göre Genel Meclis padişahın buyruğuyla Kasımda açılıyor, Mart başında çalışmalarını tamamlıyordu....

II. Abdülhamid iç ve dış baskılar yüzünden meşrutiyeti ilan etmiş ve Midhat Paşa'yı sadrazam yapmıştı.

Gayrimüslimlerin de yer aldığı Meclis-i Mebusan'ın ilk işi Rusya'ya harp ilanı oldu. 93 harbi diye tarihe geçen bu savaş, Osmanlı Devleti için tam bir felaketti. Ruslar İstanbul önlerine kadar geldi. Bir milyondan fazla Türk, Bulgaristan'dan İstanbul'a hicret etti. Mütareke isteyen Sultan Abdülhamid, ilk iş olarak devleti parçalanma ve yok olma yoluna doğru götüren Meclis-i Mebusan'ı kapattı ve devlet idaresini eline aldı. Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı Devleti Makedonya, Batı Trakya, Kırklareli, Kars, Ardahan ve Batum'u kaybediyordu. Ancak İngiltere ile anlaşan Abdülhamid Han, Kıbrıs'ı geçici bir süre için kiralayarak yeniden topladığı Berlin Konferansı'nda kaybedilen toprakların bir kısmına sahip oldu.
Sadrazamın ilk işi patrik ziyaretleri

Kanuni Esasinin ilanını Hıristiyanlar ve diğer azınlıklar sevinçle karşıladı. Midhat Paşa, Ermeni ve Patrikleri ziyaret ederek onlardan destek istedi. Böylece Osmanlı tarihinde ilk defa bir Sadrazam, Ermeni ve Rum patriklerini ziyaret ediyordu.

"Usul-i meşrutiyetin her kavme, her istidad-ı milliye müfid olamıyacağını zannederdim..."

Batı'ya şirin gözükmek ve makam kaygısı içindeki bir kaç kendini bilmezin icadı olmuştur. 1876 Kanun-i Esasi'si (Anayasa) çalışmalarını Server Paşa başkanlığındaki bir heyet yürütmüştür. Server Paşa önceki sultan Abdülaziz devrinde çeşitli nazırlıklarda ve elçiliklerde bulunmuş bir devlet adımıdır. Heyet ise, 10 tane ilim adamı, 16 mülkiye memuru ve 2 subaydan müteşekkildir. Heyette ayrıca 3 tane de Hıristiyan müsteşar bulunmaktadır.
Üç taslak hazırlatıldı

O günlerde biri Midhad Paşa'ya, ikincisi Mabeyn Başkatibi Said Paşa'ya, üçüncüsü de bakanlar kuruluna aid olmak üzere 3 tane taslak hazırlatılmıştır. Uzun müzarekereler ve yapılan birkaç değişiklikle Midhad Paşa'nın hazırladığı taslak benimsenmiş bunun neden böyle olduğu ise 1960 yılında yayınlanan "Abdülhamid'in Hatıra Defteri" isimli kitapta şöyle açıklanmıştır:

"Filvaki o (Midhad Paşa) ötedenberi Meşrutiyetin taraftarı idi. Lakin ismini ve bazı kitaplarda medhidini işitmekle hasıl olmuş bir taraftarlık. Midhad Paşa, Meşrutiyet'in Avrupa'ya te'min etmiş olduğu faydaları yalnız görüş, fakat o ümranın diğer saik ve sebeplerini tetkik etmemişti. Sulfato (kinin), her hastalığa, her bünyeye yaramadığı gibi; usul-i meşrutiyetin de her kavme, her istidad-ı milliye müfid olamıyacağını zannederdim; şimdi ise muzır olduğuna kaniim.

Midhat Paşa, Kanun-u Esasi'nin behemehal ilan olunmasını teklif ettiği zaman, hiçbir devletin Kanun-u Esasi'sini tetkik etmemiş ve bu babda esaslı bir fikir edinememişti. Rehberi, Odyan Efendi idi. Odyan Efendi ise, o zaman bile bizde en mümtaz hukukşinas değildi. Hele memleketi hiç bilmezdi.

II. Abdülhamid Han'ın "Madem ki millet, kendi mukadderatını bir de kendisi idare etmek tecrümesinde bulunmak istiyor, milletin istediği olsun dedim ve eldeki layihalar arasında Mithat Paşa'nın küçük bir düzeltme ile onaylayarak bilinen Hatt-ı Hümayunu çıkardım. Mithat Paşa'nm layihasını öncelikle kabul etmek zorundaydım. Çünkü Mithat adının ebced hesabıyla "Deva-i Devlet" olduğunu keşf ve ilan etmiş olan hasta bir halka, yine onun hazırladığı devayı vermek zorundaydım...Başka türlü susturamazdım." sözleriyle ilan edildi birinci meşrutiyet.

Konular