Masal | Konular | Kitaplar

Batı

Batı ve İslamı yok etme projesi

XIX. yüzyılda İslam’a karşı yürütülen çok cepheli savaşın koordinatörü olan Büyük Britanya, kendisini Hristiyan dünyasının hâmisi görmekte ve onlar adına Müslümanlardan intikam aldığına inanmakta idi.

Batı, tasavvufa da el attı

Tasavvuf, kalbi saf hale getirmek, kötülüklerden temizlemek demektir. Kişinin kalbini, Allahü teâlânın muhabbetine, sevgisine bağlamak, îmânını, i'tikâdını düzeltip, Resûlullahın söz, hareket ve ahlâkına uyup, O'nun yolundan gitmektir. Kalb ile yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri ve kalbin, rûhun, kötülüklerden temizlenmesi yollarını öğreten ilimdir tasavvuf .

Batılılaşmanın neresindeyiz?

Batının teknolojisine değil de örf adetine, yaşayışına talip olarak �Batılılaşma� 1839 yılında tanzimat fermanından sonra başladı. Bunun öncülüğünü de Mustafa Reşid Paşa yaptı. İskoç Mason teşkilatı üyesi Lord Rading vasıtasıyla tatlı vadlere Reşid Paşa, Mason locasına üye yapıldı. Daha sonra da sadrazamlık makamına tayin ettirildi. Reşid Paşa�nın ilk işi daha önce Lord Rading'le beraber hazırlamış olduğu reform ve ıslahatları Tanzimat Fermanı adı altında yayınlatarak yürürlüğe koymak oldu. Ardından, casusluk ve hıyanet ocakları faaliyete başladı.

Batılılaşma süresi

İki asır önce sadece yönümüzü çevirdiğimiz Batıya yönelişimiz son yıllarda koşar adıma dönüştü. Son günlerde toplumun herkesiminde bunun tartışmasını yapılıyor. Eksileri artıları gündeme geliyor. Gerçi Batıya yönelişimizin miladı iki asır öncesi değil. Osmanlı kuruluşundan itibaren Batıya yönelmişti. Fakat iki yönelişin arasında çok büyük fark var. İlk yönelişin hedefinde, onlara İslam ahlakını tanıtmak ve onların İslam ile şereflenmelerini sağlamak vardı.

Martin Luther'in örnek alınması

Batı dünyası, yani Hıristiyan âlemi, ilk zamanlar İslamiyeti pek ciddiye almadı. Arabistan yarımadasında, Araplar arasında dini bir mücadele olarak baktı olaya. İslamiyet Arabistan dışına taşıp, doğuya, batıya, özellikle de Anadolu kapılarına dayanıp, Bizansı, Avrupayı tehdit eder duruma gelince Hıristiyan âlemi telaşlandı.
Haçlı seferlerini başlattılar. Kudüs�e kadar ulaşıp binlerce müslümanı kılıçtan geçirdiler. Fakat, Müslümanları yıldıramadılar, Müslümanlar tekrar toparlanıp, Haçlı sürüsünü, Kudüs�ten ve Anadoludan attı.

Sapla saman karıştı

Zamanın şartlarına göre değişim şart. Fakat bu değişimde ölçü kaçırılırsa, ortalık curcunaya döner ve toplumu ayakta tutan değerleri yok olma noktasına getirir. Hele bir de değişmeyecek şeyleri değiştirmeye zorlarsanız kendinizi inkar etmiş, bir nevi �harakiri� yapmış olursunuz.

Kurt, dumanlı havayı sever!

Güçlü devletlerin, kendi inançlarını yaymanın bir yolu da, o milletin içinde fitne, anarşi çıkarmak; insanlar birbirleri ile uğraşırken, kendi düşüncesini, kültürünü yaymaktır. Batılı devletler, kendi �Hıristiyanlık� inançlarını yaymak için Osmanlının son zamanları bu yol çok defa denendi. Bunlardan biri de, �Otuzbir Mart Vak�ası� dır.

Batı gençliği bunalımda

�Satanist� lerle ilgili bir tartışma programında konuşmacının birinin çok güzel ve yerinde bir tespiti oldu. O da şuydu: � Batı�daki bütün isyan hareketlerinin altında Hıristiyanlığa tepki yatar. Satanistlik olsun, diğer, akla ve mantığa aykırı, bütün vahşetler aslında Hıristiyanlığa bir başkaldırıdır. Dine isyan hareketidir. Bu isyan o dereceye varmış ki, bu düşmanlıktan dolayı diğer bütün dinlerden, özellikle de İslamiyetten nefret ediyorlar. Kısacası, inancın her türlüsüne düşman olmuş Batı gençliği... �

Dinlerarası Hoşgörü tuzağı

Vatikan, Batı�da daha uzun süre ayakta kalamayacağını anlayınca, Müslümanların, dağınıklığından, kimsesizliğinden, fakirliğinden istifade etmek için Doğu�ya yöneldi. Müslüman ülkelerinde Hıristiyanlaştırma çalışmasını başlattı.

Bunu iki safhada yapmayı planlıyorlar. Önce, çeşitli baskılarla, entrikalarla, ithamlarla Müslümanları sindirmek ve saha dışına itmek. Sonra da bu boşluğu doldurmak.